|
|
Kelle sayısı sayılarak gerçek bulunabilir mi? |
|
|
Yazar |
Mesaj |
Admin
admin
Yaş : 51
Kayıt tarihi : 28/12/08
Mesaj Sayısı : 340
Nerden :
|
Konu: Kelle sayısı sayılarak gerçek bulunabilir mi? Ptsi Ocak 26, 2009 11:15 pm |
|
|
|
|
|
|
Peygamberimiz’in döneminde elleri ile kendi putlarını yapanların nasıl olup da bu putlara taptığına hayret ederiz. Üstelik Peygamberimiz’in putlara tapmanın saçmalığını ve tek Allah’a ibadet edilmesi gibi mantıklı bir savı ortaya koymasına rağmen, nasıl olup da reddedildiğini, üstelik el yapımı putlar uğruna öldürülmek istendiğini hatırlayınca hayretimiz artar. Peki Peygamberler’i putların uğruna öldürmeyi bile isteyebilen yığınları harekete geçiren mekanizma neydi? Kuran bize bu mekanizmanın “gelenek” olduğunu göstermektedir. Kendilerine gelen her mesajı; “Biz atalarımızın yolundan, geleneklerimizden vazgeçmeyiz” diye reddeden kitlelerin doğru yolda olmak için gelenekleri taklidi yeterli görmeleri, bu kitlelerin sapıklığının sebebidir.
Onlara; “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde; “Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuza (geleneğe) uyarız.” derler. Ya atalarının aklı bir şeye yetmez, doğru yolu bulamamış idiyseler?
2- Bakara Suresi 170
Kuran’ın birçok ayetinden, sapıtanların geleneğe uymak uğruna sapıttığını, bunu mazeret olarak gördüklerini ve geleneğe karşı gelen düşüncelere şiddetle karşı çıktıklarını görüyoruz. Yukarıdaki ayete dikkat edersek geleneğe karşı getirilen ilk izah, aklın kullanılmasının gerekliliği ve “ataların” aklı kullanmadığıdır. Kuran bu ayetiyle akılsal kriterler üzerine oturmayan hiçbir geleneğin (ne kadar köklü olursa olsun) hiçbir önemi olmayacağını ortaya koymaktadır. PEYGAMBERLER KENDİ DEVİRLERİNİN RADİKALLERİDİR
Dinler tarihini incelersek, tarihin akıl ve gelenek çarpışması olarak geçtiğini görürüz. Her Peygamber kendi döneminin radikalidir, yani kökten olayları değiştirmeye kalkan kişisidir. Peygamberler Allah’tan aldıkları mesajı insanlara iletirler ve iman sahipleri akılları aracılığıyla Allah’ın delillerini görerek, Allah’ın mesajlarına ve onları getiren elçiye (Peygamber’e) uyarlar. Bunu yaparken kendi toplumlarının gelenek ve göreneklerinden Allah’ın mesajı ile çelişenlerin hepsini bir kenara atarlar. Mesajı reddedenler ise geleneği yıktıkları için onları bozgunculukla, atalara ihanetle suçlarlar ve atalar (gelenek) namına aklın yolunu reddederler. Mesajı reddedenler için akıl, başvurulması gereken bir kriter değildir. Mesajı reddetmek için mesajın gelenekle çelişmesi yeterlidir. Ayrıca akılcı bir izaha gerek yoktur. Geleneği sürdüren unsur taklittir. Taklitte akılcı kriter aranmaz. Akılcı düşünce körü körüne taklidi reddeder, delil ister. Bu yüzden taklide dayalı gelenek, aklın işletilmesine hoş bakmaz. Çünkü işleyen akıl, gelenekteki yanlışlıkları sorgulayacak ve reddedecektir. Böylece taklit ortadan kalkacaktır. Bu yüzden atalardan miras kalan gelenek ve bunu devam ettiren taklit, gerçek dine götüren akılcı düşünceyle hiçbir zaman bağdaşmaz. Tarih boyunca ataları taklidin, Allah’ın indirdiği dinlere karşı teşkil ettiği engel, Kuran’dan şu ayetlerle örneklenebilir:
Nuh Peygamber’e karşı şöyle denir:
... Hem biz bunu geçmiş atalarımızdan da işitmiş değiliz.
23- Müminun Suresi 24
Hud Peygamber’e karşı şöyle denir:
Sen bize yalnızca Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın kulluk etmekte olduklarını bırakmamız için mi geldin?
7- Araf Suresi 70
Salih Peygamber’e karşı şöyle denir:
... Atalarımızın kulluk ettiklerine kulluktan sen bizi engelleyecek misin?
11- Hud Suresi 62
Şuayb Peygamber’e karşı şöyle denir:
Ey Şuayb, atalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?
11- Hud Suresi 87
İbrahim Peygamber’e karşı şöyle denir:
Biz atalarımızı böyle yaparken bulduk.
26- Şuara Suresi 74
Musa Peygamber’e karşı şöyle denir:
... Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik.
28- Kassas Suresi 36
Peygamberimiz’e karşı ise şöyle denir:
... Bu sizi atalarınızın kulluk etmekte olduklarından alıkoymak isteyen bir adamdan başka bir şey değildir.
34- Sebe Suresi 43 “ŞANLI ATALAR” EDEBİYATI
Kuran’a göre Allah’ın kitabı üzerinde olmadan, akılcı bir yol seçmeden doğru yola erişilemez. Kuran akıllara yolu kapayıp, geleneği din yapan zihniyeti reddeder. Oysa bugün din adına ortaya çıkanların çoğu, akıllara tüm kapıları kapatıp, gelenek haline dönüştürdükleri mezhepleri, din diye halka yutturmaya çalışmaktadırlar. Bugün bir çok kişiye Kuran’ın İslâm’ını anlatıp başörtüsünün, haremlik selamlığın Kuran’da olmadığını söylediğinizi düşünün: “Bunca yıldır atalarımızdan gördüğümüz budur, sen bunca evliyaların içinde olduğu geçmiş nesillerden iyi mi biliyorsun?” cevabına benzer bir cevapla karşılaşabilirsiniz. Veya “Bu yolda akılla yürünmez, şanlı atalarımız bunları halletmiş, sen de onlara tabi ol, kurtuluşa er.” şeklinde uyarılarla karşılaşabilirsiniz. Kuran’ın İslâm’ına karşı çıkan bu kitlelerle, Peygamber’e karşı çıkan Kafirler arasındaki ortak zihinsel yapıyı hemen fark edersiniz. Tüm bu kitleler “Tarihsel süreçten gelmeyi” diğer bir tabirle “atalardan mirası” başka bir anlatımla “geleneği” Allah’ın vahyi Kuran’dan da, akıldan da üstün tutmaktadırlar. Siz şahıslara Kuran’a göre baş örtüsünü, haremlik selamlığı, kadının gerçek yerini anlatırken, şahıslar size mezheplerle cevap vermekte ve mezheplerin doğruluğu için; atalarımızın mezheplere inandığını ve mezheplere inanan kişi adedinin çokluğunu delil olarak gösterirler. Bunlar Allah’ın yegane kılavuzuna karşın atalarının kabullerini ve bu kabullerini içeren kitapları delil diye gösterirler.
20-...İnsanlardan öyleleri vardır ki; hiçbir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında mücadele edip durur.
21-Onlara; ‘Allah’ın indirdiğine uyun.’ dendiğinde şu cevabı verirler: ‘Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.’...”
31- Lokman Suresi 20-21
Bu ayetler genel bir şekilde herkese hitap eder. Sadece ortak koşucu putperestlere hitap etmez. 20. ayeti iyice okursak kitapsız bir şekilde Allah hakkında konuşan, mücadele eden kişilerin yanlışına dikkat çekildiğini görürüz. 21. ayette Allah hakkında mücadele eden bu kişilerin, Allah’ın indirdiği kitaba davette nasıl yan çizip atalarının yolunu, gelenekleri benimsediğini anlıyoruz. Bu ayetlerden Allah hakkında mücadele edenlerin Allah’ın indirdiği kitaba dayanmadıkları taktirde; ancak gelenekçiliği, ecdatperestliği, atalarının yolunu benimsedikleri sonucunu çıkartabiliriz. Bu tipler Kuran’a saygı gösteriyor gibi gözükürler ama Kuran’ın yanına dini kaynak diye yüzlerce cilt eseri koyarak ve atalarının hayata bakışını ve geleneklerini, bu kitaplarıyla dinselleştirerek, Kuran’ı yüzlerce dini kaynaktan herhangi bir kaynağa indirerek, dine en büyük kötülüğü yaparlar. Bu şahıslar Kuran’ın aklın kullanılmasını emreden birçok ayetini de görmezden gelirler. BİLMEDİĞİNİN ARDINDAN GİTME
Bu, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
38- Sad Suresi 29
Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü; kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
17- İsra Suresi 36
Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğunu anlayacak olan akıl sahipleridir. Allah aklın işletilmesini, doğru yola varma yolunda ibadet olan bir faaliyet olarak takdim eder. Kuran’a göre bilinmeyen bir şeyin ardına düşülmemelidir. Atalarımızın bize ilettiği bir yapıyı, sırf atalarımız iletti diye kabul ve müdafaa etmek bu ayetle çelişir. Kuran’a göre her iman sahibi akletmelidir, Allah’ın kitabını rehber kabul etmek akletmenin bir neticesi olacaktır. Kuran, atalarımızın kabulleri yüzünden kabulleri oluşan sürüler olmamamızı istemektedir. Buna karşın, mezhepçi dini yapıyı savunanlar birçok zaman aklın gereksizliği, aklın imanla çeliştiği yönünde Kuran’a ters fikirler ileri sürmektedirler. Aslında buna Şafi ırmamak lazımdır. Yoksa, uydurma mezhepçi yapılardaki akılla bağdaşmayan yüzlerce izah din diye nasıl yutturulacaktır? Elbette ki akıl reddedilerek. Kitleler öyle bir hale gelmiştir ki, ya akıl reddedilip din kabul edilecek, ya da kişiler aklına sahip çıkıp dini reddedeceklerdir. Bu kitabın amaçlarından biri de kitlelere bu iki şık arasında sıkışmadıklarını, din diye yutturulan mezheplerin din olmadığını, gerçek dini yalnız ve yalnız Kuran’ın temsil edebileceğini ve bu dinin akılla çelişmediğini göstermektir.
Kuran, Allah’ın varlığının delillerinin aklın işletilmesi ile bulunabileceğini söyler. Fakat Kuran aklın kullanılmasını sadece Allah’ın varlığının delilleriyle sınırlamaz. Allah’ın varlığının, aklın işletilmesi sonucu anlaşılması, aklın işletilmesinin önemini ve Allah’ın, aklın düzgün çalıştırılması sonucunda doğruyu nasıl delillendirdiğini gösterir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Admin
admin
Yaş : 51
Kayıt tarihi : 28/12/08
Mesaj Sayısı : 340
Nerden :
|
Konu: Geri: Kelle sayısı sayılarak gerçek bulunabilir mi? Ptsi Ocak 26, 2009 11:15 pm |
|
|
|
|
|
|
HİNDULAR KELLE SAYARSA
Kuran’ın yanına yüzlerce kitap koyup Kuran’ı etkisiz kılan ve akla savaş açan gelenekçi-mezhepçi İslâmcılar, tarihsel geçmişe sahip olmalarından ve kalabalık olmalarından delil çıkartmaya çalışmaktadırlar. Oysa Kuran’a göre gerçeğe, o gerçeğe uyanların kelle sayısını sayıp ulaşamazsınız. Bu mantıkla Hindular’ın arasında doğan biri, etrafta saydığı kellelerin çoğunluğu Hindu olduğu için, o da ineklerin içinde binlerce tanrı olduğuna inanır. Böylece ataların izinde olmanın ve kendisine benzer bolca kelle saymanın doğru yolda olmasına yeterli olduğunu düşünür. Ya da daha evvel örneğini verdiğimiz bir Hıristiyan’ı düşünün. Atalarından gelen gelenekte Katoliklik, Ortodoksluk gibi köklü mezheplerde, Hz. İsa’nın oğul tanrı kabul edildiğini gören ve etrafında saydığı kelle adetlerinde Hz. İsa’yı oğul tanrı kabul edenleri daha fazla bulan bu şahıs, Hz. İsa’yı oğul tanrı kabul ettiğinde haklı olacaktı. Geleneksel İslâmcı bu örneklere haklı olarak karşı çıkar ve aşağıdaki ayetleri örnek gösterebilir.
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahmin ile yalan söylerler.
6- Enam Suresi 116
Onların çoğu Allah’a ortak koşmadan iman etmez.
12- Yusuf Suresi 106
Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi çoğunluğa uymak, çoğu zaman kişilerin sapıtmasına sebep olabilir. Birçok zaman diliminde azınlıklar haklı olmuşlardır. Allah, kelle sayıp gerçek bulmamıza olanak vermemiş ve aklımızı işletmeye bizi mecbur etmiştir. Gelenekçi İslâmcıların bir Hindu’ya veya bir Hıristiyan’a yanlışını gösterirken yukarıdakine benzer izahlar yaptığını, bu ve benzeri ayetleri kullandığına şahitlik edebilirsiniz. Hindu veya Hıristiyan’a akıl vermekte doğru ölçüleri kabul eden gelenekçi mezhepçiler, Kuran’ın İslâm’ına davet edildiklerinde, hemen çoğunluk olduklarının arkasına saklanmaya, tarihsel kökenlerine sığınmaya kalkarlar. Çoğunluğun ve geleneğin, Hz. İsa’yı oğul tanrı, ineği ise tanrıların sığınağı kabul edenleri nasıl saptırdığını gelenekçiler çok iyi anlar ve anlatırlar. Fakat Kuran’ın İslâm’ına karşı çoğunluk ve geleneği kendi delili yapmaya çalışanlar yine aynı şahıslardır!.. HEM AKLINI ÇÖPE ATIP HEM DE AKIL VERMEYE SOYUNANLAR
Kuran’a göre kişiler inandıkları gerçekler uğruna toplumun gelenekleriyle zıt düşmekten, toplumdan dışlanmaktan çekinmemelidirler. Kuran’da, Peygamberler’in bu konuda nasıl örnek teşkil ettiklerini ve canları pahasına toplumlarının yanlış kabullerine nasıl karşı koyduklarını görebiliriz. Bizim gözlemlerimize göre geleneksel İslam’ı yaşayan birçok kişi arkadaşlarının, cemaatinin, ailesinin, kendisini dışlamasından; “Bizim oğlan sapıttı, başörtüsünü inkar ediyor”, “Bizim kız mezhepsiz olmuş, üstelik erkeklerle el sıkışmaya başlamış”, “Ahmet hadis düşmanı olmuş.”, “Leyla müçtehitlik yapıyormuş, hayızlı namaz kılıyormuş, vah vah!..” gibi izahlar yapmalarından, iğneli kınamalardan çekinmektedirler. Toplumun kabullerine karşı çıkamayanlar, hele hele bu kabullerin en yoğun ve en koyu yaşandığı tarikatların yakınlarında iseler, bu gruplardan gelecek baskı ve arkadaş ortamını kaybedip yalnız kalma korkusu, bu kişilerin gerçekleri görememesinin sebeplerinden biri olabilmektedir. Toplumun geleneklerini, tabularını koruması da işte bu dışlama mekanizmasıyla mümkün olmaktadır. Allah’ın rızasından uzaklaşmaktan korktuğundan daha çok toplumdan dışlanmaktan korkanlar elbette ki geleneklerin zihinlere vurduğu zincirlerden kurtulamazlar.
Allah kuluna yetmez mi? Seni ondan başkasıyla korkutuyorlar.
39- Zümer Suresi 36
Gelenekleri ve kalabalıkların kelle sayısını putlaştıranların durumu çok gariptir. Bu kitleler taklidi akla üstün tutup, geleneği ve kelle çoğunluğunu taklit ederler. Sonra taklide kurban ettikleri akıllarıyla gelir size akıl hocalığı yaparlar. Bunlar hem güdülen koyun olmanın erdemini savunurlar, hem de sizi gütmeye kalkarlar!..
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kelle sayısı sayılarak gerçek bulunabilir mi? |
|
|
1 sayfadaki 1 sayfası |
|
|
Bu forumun müsaadesi var: |
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|
|
|
|
|
|