RADYOMUZ YAYINDA !
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RADYOMUZ YAYINDA !

Duygularınızı Paylaşabileceğiniz Nezih Bir Ortam
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz Vide
MesajKonu: Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:19 pm

Dinin tek sahibi Allah’tır. Allah’tan bize gelen, Allah’ın vahyi olan,
dinin tek kaynağı ise Kuran’dır. Mezheplerin savunduğu dini yapıda ise
Allah + Peygamber + Peygamber’i Görenler (Sahabeler) + Mezhep
İmamlarının Kararları + Sonraki Mezhep İmamlarının Fetvaları ve
Görüşleri hep beraber dini oluştururlar (Önceden anlattığımız gibi
Peygamber’den kasıt, Peygamber adına uydurulmuş hadislerdir. Yoksa
Peygamber kendisi haşa dine ilave hüküm getirmez, uydurulmuş hadislerin
sahibi de olamaz. Bu tabloyu bilen bir Kuran Müslüman’ı için Kuran’ın
dini ile mezheplerin dini arasında orta yol bulma şeklinde bir yöntem
düşünülemez. Çünkü böyle orta bir yol bulma çabası, Allah yanında diğer
hüküm koyuculara az da olsa kapı açmak olur. Kuran tek başına dini
oluşturmuyorsa, eğer Kuran’dan anlaşılamayan bir tane bile hüküm yine
de dinin bir parçası olabiliyorsa, o zaman bin tane de hüküm Kuran’ın
üstüne ilave edilebilir. Çünkü bir tane bile Kuran’dan olmayan hükmün
ister en mütevatir hadis, ister en köklü gelenek, ister en meşhur
uygulama olsun dine ilave olunabileceği düşünülüyorsa, Kuran’ın dinin
tek kaynağı olması prensibi bozulur. Bu prensip bozulursa, sonuçta
bugünkü yapılar da, Afganistan, İran tipi yönetimler de, binlerce hadis
kitabı da kendilerince geçerlilik kazanmış olurlar. Eğer ki bir ilave
oluyorsa, yüz ilave niye olmasın, yüz olunca bugünkü gibi binlerce
de...
İHTİYAÇ YENİ MEZHEP DEĞİL

Mezhepler Kuran dışı ilaveler yapıp din oluşturma gayretlerini Emevi ve
Abbasi dönemlerinde (Peygamberimiz’in vefatından birkaç yüz yıl sonra)
gerçekleştirmişlerdir. Bugün birisinin kalkıp yeni bir mezhep
oluşturması veya Sünni, Şii mezheplerin yeni bir mezhebin çatısı
altında buluşmasına gayret etmesi hem gereksiz, hem de hatalı bir
çabadır. Peygamber’e daha yakın dönemlerdeki mezhep girişimleri
ortadadır. Üstelik uydurulan hadisler de hep o dönemin hayata bakışını,
Arap mantalitesini, örfünü taşımaktadır. Yeni mezhep oluşturunca bu
hadisleri ne yapacaksınız? Onları çöpe mi atacaksınız? Yeni hadisler
uydurup, eskileri bu yeni uydurduklarınıza feda mı edeceksiniz? Yeni
mezhep oluşturmak eski hataların tekrarıdır. Yöntem yalnızca Kuran’ın
din olduğunu anlayıp, dini yalnız ve yalnız Kuran ekseninde anlamak
olmalıdır. Yani ihtiyaç yeni mezhep değil, Kuran’ın tek kaynak olarak
ele alınıp, bu yöntem çerçevesinde dinin anlaşılmasıdır.

Her dönemde ortaya çıkan fikri tartışmalarda, herkes fikrini ortaya
atarken, fikirlerin ortasını bulduğunu, böylelikle en akıllı
olduklarını iddia eden şahıslar türerler. Günümüzde popülist kaygılarla
böyle tiplerin türeyebileceğini tahmin ediyoruz. Mezhepçi İslâm uzun
yıllar bu topraklarda yaşamış, kendi gelenek ve göreneklerini,
ibadetlere şekil verişlerini halk arasına adet olarak yerleştirmiştir.
Dilimizde de bunun örneklerini görmekteyiz. Hizipçi, fırkacı manasına
gelen Kuran’ın kınadığı bir zihniyetin ifadesi olan “mezhepçi” kelimesi
hakaret olarak algılanacağına, “mezhepsiz” kelimesi hakaret olarak
algılanmaktadır. Biz farkına varmamamıza rağmen Sünni-Hanefi mezhebinin
birçok uygulamasını din ile karıştırmış olabiliriz. Namazdaki bazı
ayrıntılar, orucu bozanın iki ay oruç tutmak zorunda olması, başörtüsü,
hacda şeytan taşlama gibi birçok uygulama dinin gerçek hükümlerinden
bile daha çok dinin kendisi zannedilebilmektedir. Popülist kaygılarla
ortaya çıkan ortayolcular şöyle diyebilirler: “Tamam kadının elini
sıkmamak saçma ama başörtüsüz kadın olur mu ? Hacda şeytana iki taş
atılsa ne olur, namazın bu ayrıntıları namaza güzellik katıyor...” Bu
ve benzeri izahlarla, Kuran’ın dini ile mezheplerin dini arasında bir
ortayol bulmaya kalkışabilirler. İçinde bulunduğumuz yüzyılda,
mezheplerin savunduğu dinin anlatımları; iletişim araçlarının
globalleştirdiği dünya, bilimsel ilerleme, sanayi ve bilgi toplumları
ile tamamen zıt bir duruma gelmiştir. Bu uyuşmazlıktaki uçurumun
büyüklüğü bir çok mezhep savunucusunun inandığının ve yaşadığının
farklı olmasına sebep olmuştur.


GÜNEŞ DOĞARKEN KAÇIŞAN YARASALAR

Eğer ki mezhepler savunulduğu gibi Allah’ın dinine eşit olsaydı, hiçbir
şart ve durumda mezheplerin uygulamalarından taviz vermemek gerekirdi.
Yapılması gereken mezhepler ile Kuran’ın orta yolunu bulmak değildir.
Çünkü Allah’tan olanla, insanların kendi arzularının orta yolunu
bulmaya çalışmaları, Allah’ın dininin hiçe sayılması demektir.
Yapılması gereken mezheplerin dinde bir sapma olduğunun, bu mezheplerin
asla dinde yeri olmadığının tespit edilmesi ve mezheplerin tümden yok
sayılması, bir kenara atılmasıdır. Kuran’ın dinin tek kaynağı olduğu
anlaşıldıktan sonra yapılması gereken, Kuran’ın açılıp dinin yeni
baştan öğrenilmesidir. Daha evvel de dediğimiz gibi mezhepçi, gelenekçi
İslâmcılar bu topraklarda uzun yıllar iktidar oldular ve onların
izahlarının çoğu da araştırmasız, incelemesiz bir şekilde mutlak
gerçekmiş gibi algılanmaya başlandı. Gelenekçi, mezhepçi İslamcıların
dinselleştirdiği geleneklerin birçoğu halkımızın da geleneği haline
dönüştü. Bu yüzden ısrarla vurguladığımız; Kuran’ı açıp dinin ne
olduğunu öğrenmemiz, haramları, helalleri, namazı, orucu, kadının
konumunu, sanatın değerlendirmesini, Kuran’ın anlattıklarına göre
anlamamız ve dinin yalnız ve yalnız Kuran’dan anlaşılan kısım olduğunu
algılamamız çok önemlidir (35.36.37.38. Bölümlerde Kuran’a göre dinin
nasıl anlaşılıp, uydurmaları nasıl ayıklayacağımızın örneklerini
görebilirsiniz).

Bu yöntem Kuran’ı tek kaynak kabul etmenin olması gereken sonucudur.
Eğer ki Kuran’ın tek kaynak olduğu kabul ediliyorsa o zaman her şey
tabi ki bu kabule göre şekillenecektir. Böylelikle dini anlamanın
yöntemi de belirlenmiş olacaktır. Bu yöntem ise Kuran’ı, yalnız Kuran’ı
okuyup dini anlamaktır. Dini anlamak da bir yöntem işidir, her bilim
dalı da yöntem gerektirir. Bu kitapla yapmaya çalıştığımız da bu
yöntemi ortaya koymak, sonra bu yönteme göre sonuca gitmektir. Mezhepçi
İslam’ın bir çok uydurmasının halk arasında geleneğe dönüşmesi ve
sadece Kuran’a gidince ortaya çıkacak radikal değişiklik kimseyi
korkutmamalıdır. Çünkü unutulmamalıdır ki Allah’ın din diye muradı
budur. Allah unutkan değildir. Ve gerekli her şey kitabında vardır.
Kuran’da yer almayan detaylar Allah’ın bizi serbest bıraktığı
konulardır. Bu yüzden Allah adına din kurmaya çalışanlar, Allah’ın
önüne geçip mezhep başlığı ile dini bozanlar, Allah’ın açıklamadığını
sanki kendileri akletmiş gibi mezhepleri ile yutturanlar, sadece
Allah’ın kitabına uyup uyduruk mezhepçi dini elinin tersi ile itenleri
mezhepsiz diye karalayanlar, elbette ki kendi mezheplerinin dini
ortadan kalkarken güneş doğarken bağıra çağıra kaçışan yarasalar gibi
şamata yapacak ve düşmanlıklarını sergileyeceklerdir.
TÜM MESELE YÖNTEMİ BELİRLEME

Tüm sorunların çözümünde yöntemin önemi ısrarla ve ısrarla
vurgulanmalıdır. Bunun aksi; kişilerin Allah’ın dinini değil, heva ve
heveslerini, geleneklerini, popülist eğilimlerini, şahsi görüşlerini
din yapmalarıdır. Kuran’a artı izah yapılması kadar Kuran’dan
eksilterek izahlar yapılması da felakettir. Kuran’ı yaşadığımız çağa
uydurmaya kalkmak da önemli sorunlardan biridir. İnsanların aklını
yaratan Allah’ın, kendilerinden daha akıllı olduğunu anlamayan
bazıları, Allah’ın dinini kendi akıllarına(özellikle kendi çağlarındaki
görüşlere göre) uydurmaya çalışmaktadırlar. Örneğin Kuran %95 oranında
çağımızla uyum sağlıyor ve çağımızdaki genel görüşle Kuran arasında
%5’lik bir fark varsa, Kuran’ın %5’ini çekiştirip çağımıza uydurmaya
çalışmamalıyız. Her şeyi yaratan Allah’ın bizden daha iyi düşündüğünü
bilip %5’lik hatalarımızı Kuran’a göre düzeltmeli, dinin tek kaynağı
olan Kuran’a eksiksiz uyma yönteminden taviz vermemeliyiz. Bugünkü
mezhepçi dinin hatalarının kökündeki en önemli sebeplerden biri Emevi
ve Abbasi döneminde kişilerin kendi çağlarının görüş, gelenek ve
kabullerini dinselleştirip, kendi devirlerine göre popülist bir
yaklaşım sergilemiş olmalarıdır. Bizim de orta yolcu diye ortaya
çıkmaya kalkanlar hakkındaki endişemiz Emevi ve Abbasi dönemindeki
tavrı, bu şahısların günümüzde sergilemeye kalkmalarıdır. Kuran ile
mezheplerin dininde orta yol bulmaya kalkınca hakem kim olacaktır. Tabi
ki bu orta yolcuların kendileri; yani etten, kemikten insanlar. Oysa
din Allah’ın tekelindedir ve Kuran Allah’ın sözü olduğu için tek
hakemlik yetkisine Kuran sahiptir. Kuran’ı tek hakem, tek kaynak ilan
etmek, dini tek başına gerçek sahibi olan Allah’a teslim etmektir, her
şeyin yaratıcısı olan Allah’a. Bunun aksi tavırlar yaratılmış olan
insanlara da hüküm koyma yetkisini verecektir.

Dini konulara bilimsel bir tarzda, yöntemli bir şekilde yaklaşmalıyız.
Bilimin yuvası olan üniversitelerdeki öğretim görevlilerimiz de bu
konuda titiz olmalıdırlar. Çünkü bilimsel yaklaşımın ve keyfilik yerine
yöntemselliğin öneminin en iyi üniversitelerde anlaşılması
beklenmektedir. Fakat üniversitedeki bazı Profesörler önce Hanefi
mezhebinden olduklarını söyleyip, daha sonra Hanefi mezhebine tamamen
zıt fikirler ortaya koyabilmektedirler. Veya Kuran’a dayalı İslam’ı
savunduğunu söyleyen bazı öğretim görevlileri kafalarına esince bazen
hadis ve mezheplerden sonuca giderek kendi savundukları yöntem ile
çelişmektedirler. Başta bilim adamlarımız geleneklerin zihinlerine
vurduğu prangalardan kurtulacaklar, popülizmi kenara bırakacaklardır ki
yöntemsel olarak konuya yaklaşsınlar. Çünkü yöntemsellik; objektiflik,
keyfiliğe yer olmaması, popülizm adına hareket edilmemesi demektir.
Yöntem dindeki otoriteyi bir tek Allah’ın kitabına vermek olursa,
hiçbir insanın keyfi yaklaşımlarına, insanlar hoşlansın veya sırf
gelenekler devam etsin diye popülist veya gelenekçi oluşumlara fırsat
tanınmaz. Yani Allah’ın detaylı bir şekilde indirdiği din böylece bir
tek Allah’ın tekelinde kalır. Kısacası arzuladığımız bu sonucun en
büyük dostları, objektiflik ve yöntemsellik; en büyük düşmanları ise
gelenekçilik, keyfilik, menfaatperestlik ve popülizmdir.

Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken ondan başka hakem mi isteyeyim?

6- Enam Suresi 114
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz Vide
MesajKonu: Geri: Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:19 pm

BÜTÜN HADİSLER ŞÜPHELİDİR

Bu kitapta hadislerin Kuran’la, birbiriyle, mantıkla, insaşa
çelişmesini örnekleri ile uzun uzun anlatmaya çalışmamızın sebebi,
yukarıda aktarmaya çalıştığımız mantığın açığa çıkmasıdır. Kuran’ın
yanına kaynak olarak ilk konulmaya çalışılan hadis olmuştur. Hadisin
bile Kuran’ın yanında kaynak olamayacağının anlaşılması, mezhep
imamlarının hükümlerinin dinin kaynağı olamayacağını daha baştan
gösterecektir. Bu ise bizi kitabımızın başından beri belirttiğimiz
dinin kaynağının sadece ve sadece Kuran olduğu sonucuna, bu yöntemin
doğruluğuna bir kez daha götürecektir. Falanca hadis mütevatirdir, yani
bir çok kaynaktan gelmiştir izahı da kimseyi aldatmasın. Kuran’da bir
husus unutulmuş değildir ki mütevatir hadise de ihtiyaç olsun. Üstelik
hangi hadislerin mütevatir olduğu konusunu da hadisçiler
tartışmışlardır. Yani hangi hadisin mütevatir olduğu mütevatir
değildir. Unutulmasın ki ne Peygamber, ne de dört Halife tek bir hadis
kitabı, tek bir hadis sayfası bile oluşturmadıkları gibi, hadis
yazımını, naklini yasakladılar. Üstelik bu şahıslar isteseler doğru
hadisleri toparlayabilirlerdi. Çünkü Peygamber’in kendisinin veya çok
yakınlarının, Peygamber yaşarken veya vefatından hemen sonra çok doğru
hadis kitapları oluşturmaları mümkündü. Fakat onlar en mütevatir
denilen hadisleri bile Kuran yeterlidir, insanlar Kuran’dan başka
sözlerle ilgilenmesinler diye toplamadılar. Oysa bugün sorun sırf
Kuran’dan başka kaynaklarla ilgilenilmesi değildir. Bugünkü dert doğru
ile yalanın ayırt edilemeyecek şekilde karışmış olmasıdır. Sözün
kendisine, mantıksallığına bakarak bir çok yalan hadisi anlayabiliriz
fakat doğru hadisi hiçbir şekilde anlayamayız. Kuran’la, birbiri ile de
mantıkla çelişen hadisleri Peygamber söyleyemeyeceğine göre bunların
yalan olduğu açıktır. Fakat Kuran’la, başka bir hadisle ve mantıkla
çelişmeyen bir hadis illaki Peygamber’in sözüdür demek doğru değildir.
Hadis rivayetine kızan bir kişinin Kuran’daki surelerin faziletleri
hakkında hadis uydurup, kişileri Kuran okumaya sevk etmeye çalışması,
ölmeden önce ise bu hadisleri uydurduğunu itirafı hadis oluşumunu
açıklayan kitaplarda anlatılan bir vakadır. Sonuç olarak şunu
anlamalıyız ki, Kuran dışında en mütevatir, en mantıklı gözüken
hadisler bile dinin kaynağı olamazlar. Bu hadisler Kuran’la
çelişmiyorsa gerçek olabilirler. Fakat her halükarda bu hadislere
ihtiyacımız yoktur; üstelik bu hadisler zandır, şüphelidir ve din
zanna, şüpheye bina edilemez.

115-Rabbinin sözü doğruluk bakımından da, adalet bakımından da
tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O işitendir,
bilendir.

116-Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan seni Allah’ın
yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zanla
yalan söylerler.

6- Enam Suresi 115-116
KRALDAN ÇOK KRALCI OLUP PEYGAMBERDEN ÇOK(!) DİNİ DÜŞÜNENLER

Kuran’la mezheplerin dininin orta yolunu bulma çabasında: “Hiç olmazsa
şu hadisleri alalım” şeklinde illaki Kuran’ın yanına bir şeyler koymaya
kalkan orta yolcular(!) kimseyi aldatmasın. Surda bir gedik açılırsa,
tüm hadislere kapı açılır. Kimse kraldan çok kralcı olduğunu iddia
edip, Peygamber’in yapmadığını yapıp dini Peygamber’den bile daha çok
düşünüyormuş havasına girmesin. Üstelik bunun Peygamber adına yapıldığı
iddiası çok komiktir.

Bu popülist orta yolcu sınıftan daha değişik bir orta yolcu sınıfa da
dikkat çekmek istiyoruz. Bunlar çok yaygın bir kitledir. Bunlar “Ben
Sünni Hanefi mezhebindenim.” derler. Üstelik bunlar belli tarikatlara,
gruplara mensup olduklarını söylerler. Fakat bunların mezhebine göre
erkeklerin illaki sakal bırakması lazımken, bunlar ya bıyıklı, ya da
pasparlaktır. Yine bunların mezhebinde tüm telli sazlar haramken bunlar
müzik dinler, üstelik kimileri radyo, televizyon kurup, müzik yayını
bile yaparlar. Bunların mezheplerinde haremlik selamlık farzken, kadın
sesi duyulmamalı iken, radyo ve televizyonlarında başı açık kadın
spikerler kullanır, meclise erkeklerle karışık oturacak kadın
milletvekilleri sokmaya kalkarlar. Üstelik ısrarla mezhepçi görüşü
savunur, Kuran’ın İslam’ıyla mücadele bile ederler. Bunların savunduğu
başka, yaşadığı başkadır. Bunlar perhizdeyken, lahana turşusunu löp löp
götürenlerdir. Bu yaptıklarını tebliğ taktiği(!) gibi kılışarla
açıklamaya çalışırlar. Ortam müsait olursa, olsaydı başlığı ile
başlayan konuşmalarında mezhebin sakal bırakma, müzik yasağı,
haremlik-selamlık gibi izahlarını temize çıkarmaya gayret ederler.
Halkın birçoğu ise mezheplerin izahlarını, uydurma hadislerden çıkan
sonuçları bilmediği için, bu koyu mezhepçi(!) görünümlü kişilerin
hareketlerine bakarak mezheplerin İslam’ını anlamaya çalışmaları
sonucunda yanlış kanaatlere varır. Bu kimseler sakalın o kadar önemli
olmadığını, haremlik selamlık olmadan da olabileceğini, müzik
dinlenebileceğini, mezheplerin İslam’ının bunlara karşı o kadar katı
olmadığını zannedebilir.
AFGANİSTAN’DAKİ TALİBANLAR SÜNNİLİĞİN ÖRNEĞİDİR

Oysa kitapta ısrarla verdiğimiz bir örneği bir daha vermek istiyoruz.
Mezheplerin İslam’ından, Sünni mezheplerin yaşam tarzını öğrenmek
isteyen Afganistan’ın Talibanlarını, Şii Mezheplerinin İslam’ını
öğrenmek isteyen İran’daki Şiiliği incelesin. Onlar mezheplerin
abartılı birer varyasyonları değil, bilakis mezheplerin ta
kendileridir. “Tebliğ yapıyoruz, ileride biz İslam’ı hakim edince şöyle
şöyle yapacağız” diye sakaldan, haremlik selamlıktan, cübbeden, müzik
yasağından kaytaranlar bizim Türkiye’nin tarikatlarındaki,
gruplarındaki kişilerdir. Mezhepler birer sapmadır. Fakat Afganistan’ın
Taliban’ı, İran’ın Şii’si kendi sapması içinde tutarlıdır.
KURAN İLE MEZHEPLERİN ORTA YOLU OLMAZ

Fakat Türkiye’nin grup ve tarikatlarındaki birçok sözüm ona orta yolcu mezhepçiler, kendi sapmaları içinde birer sapmadırlar.

Türkiye’nin sosyolojisine, geleneklerine, hayat tarzına birçok yönden
damga vurmuş Sünni, Hanefi mezhebinin ve Kuran’ın dininin farkları
aydınlarımızca ne yazık ki çok çok az bilinmektedir. Bu kitap umarız
aydınlarımızın bu konudaki bilgilenmelerine katkıda bulunur. Günümüzde
Sünni Hanefilik veya Alevilik aileden çocuğa geçen etnik bir kimlik
olarak algılanmaktadır. Zamanla etnik bir kimliğe dönüşen, aslında bazı
insanların mezhep kurarak kendi gelenek, göreneklerini din diye
yutturması olan bu mezheplerin etnik bir kimlikle hiçbir alakası
olmadığı anlatılamamıştır. Zaten bir çok etnik sorunla mücadele eden
Türkiye’miz, etnik kökenle hiçbir alakası olmayan ve etnikleştirilen,
mensubu olunması adeta bir tarz milliyetçiliğe, hatta ırkçılığa
dönüştürülen bu mezhepler yüzünden hiç de ihtiyacı olmayan sorunlarla
yüz yüze gelmiştir. Bu mezhep kavramları o kadar yanlış kullanılıp, o
kadar milliyetçiliğe dönüştürülmüştür ki bir ateist kendini Alevi diye
tanıtmakta, müzik dinleyen, parlak, cübbesiz, kadınlarla el sıkışabilen
biri ise Sünni Hanefiliğin koyu bir savunucusu olabilmektedir. Lütfen
aydınlarımız önce siz mezhep nedir, etnik köken nedir öğrenin, bu
mezheplerin gerçek yüzünü, kökenini, inançlarını kavrayın, sonra da bu
halkı aydınlatın. Ama önce aydınlanın!...
AYDINLARIMIZ AYDINLANIRSA

Mezheplerin özü bilinmeden dini gruplara getirilen eleştiriler de
mantıksız olur. Örneğin İstanbul’un Fatih semtinin Çarşamba
mahallesinde Sünni Hanefiliği tam uygulamaya çalışan bir grup şiddetle
eleştirilirken, yine Sünni-Hanefi olduğunu söyleyen bir Diyanet İşleri
Başkanı, Sünni-Hanefi’yim diyen sakalsız bir dini grup lideri, Sünni
Hanefi’yim deyip kendi mezhebince bir zina türü olan kadınla
tokalaşmayı gerçekleştiren sözde İslami parti lideri, bu
açıklamalarından ve Şillerinden dolayı eleştirilmemektedirler. Neden?
Çünkü aydınlarımız Sünni-Hanefilik nasıl olur bilmiyorlar da ondan.
Eğer bilselerdi, Fatih Çarşamba’daki kişilerin aslında inançlarında
diğerlerinden daha samimi olduğunu göreceklerdi. Onlardan önce parlak
şeyhleri, müzik yayını yapan grupları, el sıkışan liderleri
eleştirmeleri gerekecekti. Çünkü bunlar Sünni-Hanefi’yim diyorlar ama
inançlarının gereklerini yerine getirmedikleri gibi, üstelik
kendilerini belli dini konumlarda görüyorlar.

Tabi ki Kuran’ın dinine göre sakal, cübbe diye bir mecburiyet yoktur,
Kuran müziğe bir yasak getirmez, kadın erkek el sıkışamaz diye bir
hüküm de koymaz. Bu sözde orta yolcu, uygulamada samimiyetsiz kişiler
Kuran’ın İslam’ına karşı gelip, mezheplerin İslam’ını savunmakta, fakat
mezheplerinin gereğini yerine getirmemektedirler. Mezheplerin
İslam’ında daha evvel gördüğümüz gibi tüm bu yasaklar vardır. Her
şeyden önce mezheplerin İslam’ına uyan bu kişileri samimiyete davet
ediyor ve savundukları sistemin uygulayıcısı olmalarını istiyoruz. Hiç
kimseyi “tebliğ yapıyoruz, bu tebliğ taktiğidir” diye uyutmasınlar. Siz
evvela yaşamınızla savunduğunuz sistemin nasıl yaşandığını gösterin, en
büyük tebliğ o olacaktır. Savunduğunu yaşamayıp, bir de tebliğ
başlığıyla o sistemin savunuculuğunu yapmak nasıl bir çelişkidir? Bir
kısmının devleti ele geçirmek için taktik yaptıklarını etraşarına
anlatıp; “Devleti ele geçirmek gibi ulu bir gaye için bu hükümlerden
fedakarlık yapıyoruz!..” şeklinde içine düştükleri çelişkiyi
açıkladıklarını biliyoruz. Yani bizim karanlıktaki aydınlar
uyuyadursunlar, zahiren “çağdaş dinci” diye adlandırılan bu tipler din
adına Talibanlar gibi Sünni bir devlet hayalindedirler. Gerçek Sünni
Hanefi mezhebini bilmeyenler sakalsız, cübbesiz bu mezhepçileri kimi
zaman aydın Müslüman (!) hocaefendiler diye ilan etmektedirler.

Görüldüğü gibi gerçek aydınların Kuran’ı, bu mezheplerden farklarıyla
beraber bir an önce öğrenmeleri çok büyük bir zarurettir. Dinsizlik
adına bu gruplara yapılan hücumlar bu grupların daha çok güçlenmesine
sebep olur. Üstelik bu saldırıları seyreden halk, hücumları dinsizlikle
aynı kefeye koyunca, mezhepleri din ile özdeşleştirebilir. Bu çok büyük
bir tehlikedir. Bu tehlikenin yegane etkili ilacı gerçek din ile
mezheplerin uydurmalarla dolu yapısının ayırt edilmesidir. Sunni
mezhepler tam anlaşılırsa, o zaman Kuran’ın İslam’ının değeri de tam
anlaşılacaktır. Savunduğunu yaşamayanların, savundukları mezhebi tam
yaşamalarını bu yüzden istiyoruz. Eğer savunduklarını yaşarlarsa halk
Kuran’ın İslam’ının değerini ve mezheplerin izahlarındaki felâketleri
çok daha çabuk ve çok daha iyi kavrayacaktır. Bu arada Kuran’ın
İslam’ına inananların Kuran’a, mezheplerin İslam’ına inananların
mezheplerinin kitap ve ulularına sahip çıktığından çok daha fazla sahip
çıkması gerektiğini hatırlatalım. Kuran Müslümanlar’ı mezhepçilerden
daha cesur olmalı, daha çok çalışmalıdır ki, Allah’tan, bu mezheplerin
karanlığını gidermesini istemeye yüzümüz olsun. Uydurukçularına sahip
çıkan, onu bunu aforozlayıp kendini dine kabul, dinden ret makamı
görenlerin, dinin kendisi zannedilmesi ne acıdır! Bu şahıslar din adına
konuşurken dini bilmeyen halk bunların aslında mezheplerin adına
konuştuğunu bilmemekte, üstelik bu kesimin izahlarından sonra birçok
kişi dinden uzaklaşmakta ya da din düşmanı olmaktadır. Tabi ki bunda bu
uydurukçuları dinle özdeşleştirenlerin ve şahsi cahilliklerini
yenmeyip, gerçek dini öğrenmeye çalışmayanların da suçu vardır. Artık
hepimizin cehaleti yenip gerçek dini öğrenmemizin ve Allah adına
konuşan mezhepçileri susturmamızın vakti gelmiştir. Bunu yapacak
olanları kendi dışınızda aramayın. Başımıza gelenler hep “Bu
sorumluluğu ben almayayım da kim alırsa alsın” kaytarmacılığından
gelmektedir. Bunu yapacak olan benim, sensin, biziz, sizsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com

Kuran ile mezheplerin orta yolu olmaz

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RADYOMUZ YAYINDA ! :: Manevi Diyarımız :: Manevi Diyarımız :: Genel Konular -
Yeni bir forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar