RADYOMUZ YAYINDA !
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RADYOMUZ YAYINDA !

Duygularınızı Paylaşabileceğiniz Nezih Bir Ortam
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni Vide
MesajKonu: Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:25 pm

İLİM, İRFAN OKYANUSUNUN KİTABI

Erzurumlu İbrahim Hakkı, gelenekçi dini savunanlar tarafından büyük
alim, ilim ve irfan okyanusu olarak takdim edilir. İbrahim Hakkı’nın
Marifetname’deki izahlarına geçmeden, bu kitabı öven açıklamalara bir
iki örnek vereceğiz. Bu övücü açıklamaları aklınızda iyi tutarsanız
İbrahim Hakkı’nın değerli (!) açıklamalarını okuduğunuzda daha iyi
değerlendirebilirsiniz. Kitsan tarafından 1984 yılında basılan
Marifetname’nin 2. sayfasında İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya’nın
takdimi şöyledir. “Yazıldığı asırlara ışık tutan, günümüze kadar
değerinden bir şey kaybetmeksizin dini eserler arasında müstesna bir
yer işgal eden Marifetname’nin tekrar irfan hayatımızda yer alması
sevindirici bir olaydır.”

Bedir Yayınevi ise Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı tanıtırken, bizim gibi
mezhepleri eleştirenleri ve sonuç olarak da Marifetname’yi de
eleştirenleri kınayarak ve İbrahim Hakkı’yı överek okuyucularını bu
muazzam (!) esere hazırlar: “Bu kitabın müelliŞ Erzurumlu İbrahim Hakkı
hazretleri zahir batın ilimlerinde son derece yüksek bir mevkiye sahip
olup, hem ulema-i amilinden, hem de meşayihi kiramdan bir zat-ı
celil-ül kadirdir. Kendisini rahmetle anar, onun ve diğer piranın
ruhaniyetlerinin bizimle beraber olmasını Hak Teala’dan niyaz ederiz.
Müellif hazretleri Ehl-i Sünnet Vel Cemaat mezhebindedir. Zaten hem
itikad ve hem amelde tek yol Sünniliktir. Zamanımızda İslâm dünyasında
ve bu arada memleketimizde türeyen bazı gaŞl ve cahiller Ehl-i Sünnet
yolundan saparak yüce dinimizin saŞyetini bozmak istemektedirler.
Reformcular, Vehhabiler, Selefiye cereyanı salikleri, mezhepleri inkar
edenler, mezhepleri birbirine karıştırmak isteyenler, İran RaŞzilerinin
peşine düşenler, din perdesi altında hizipçilik, anarşi ve terör
kundakçılığı yapanlar ortalığı ifsad etmektedirler. Tüm mü’min
kardeşlerimizin bu zararlı bidat cereyanlarına karşı son derece uyanık
bulunmaları, onların aldatıcı propagandalarına kanmamaları ve Ehl-i
Sünnet mezhebine sımsıkı sarılmaları lazımdır. Ta ki dinimiz yücelsin,
ümmetimiz selamet bulsun. Marifetname’nin bu baskısı büyük emeklerle
hazırlanmış gerektiği zaman selahiyet sahiplerine danışılmış ve elden
geldiği kadar eksiksiz bir eser vermek için gayret sarf edilmiştir.
Türkiye’mizin yetiştirmiş olduğu büyük İslâm alimi ve ariŞ olan Şeyh
İbrahim Hakkı Erzurumi hazretlerinin Marifetname’si eski
tabirle bir muhital maariftir yani bir ilim ve irfan okyanusudur.
Baştan sona kadar inceliklerle, hikmetlerle dolu bir hazinedir. Böyle
bir eseri milletimize sunmaktan bahtiyarlık duyuyoruz ve bizi buna
muvaffak kıldığı için Halıkımıza hamdu senalar ediyoruz.” Bedir
Yayınevinin kitabı takdimi bu şekildedir.
BİR REZALETNAME: MARİFETNAME

Birazdan vereceğimiz örnekleri incelemeniz Ehli Sünnet alimi diye
gösterilenlerin seviyelerini anlamanızı, dini yücelttiklerini sanırken
neler yaptıklarını, bunun yanında bunları öven mezhepçi zihniyeti
eleştirmekte isabetli veya isabetsiz olduğumuzu belirlemenizi
sağlayacaktır.(Eğer bu kitabı almak isterseniz İbrahim Hakkı’nın
yaptığı Cennet haritasını da kapsayan bir kitabı alın. Ne yazık ki
Marifetname’nin bazı baskıları bu çok değerli(!) haritayı kitaptan
çıkarmış bulunuyorlar.) Değerlendirmelerinizi daha rahat yapabilmeniz
için Marifetname’den (Başlıklar bize aittir) örneklere geçiyoruz:
MELEKLERİ KORKUTAN YAKUT GÖZLÜ YILAN

Bütün bu saf saf olan meleklerin ötesinde bir büyük yılan vardır. Arşı
azamı başı kuyruğunun üzerine gelmek üzere çevrelemiştir. Başı beyaz
inciden, bedeni sarı altından ve gözleri kırmızı yakuttan
yaratılmıştır. Her bir tüyünün dibinde bir meleğin tespih ettiği yüz
bin kanadı vardır. Bu sarı yılanın tespihinin sesi diğer bütün
meleklerin tespih seslerini bastırarak onlara korku verir. Ağzını
açtığı zaman gökleri ve yeri bir lokma etmesi mümkündür. Eğer o büyük
yılana ilham olunmasa idi, onun sesinin heybetinden bütün mahluklar
helak olurdu.
ALTI YÜZ KANATLI, ALTMIŞ BİN TELEKLİ MELEK

Birisi Cebrail aleyhis-selamdır ki altı yüz kanadı vardır. Her birinin
yüz teleği vardır ki her teleğin uzunluğu Batı ile Doğu’nun arası
kadardır. Tüm kanatları renkli nurlarla olmakla beraber, büyük cüssesi
kardan beyazdır. Ayakları yerin altına kadar uzanır. Kanadının bir tüyü
ile dağları devirecek kadar kuvvetlidir.
YEDİ GÖK

.... Bunun altında dördüncü gök vardır ki beyaz gümüştendir. Bunun ismi
Erkalun’dur. Buranın melekleri at suretindedir. Reislerinin ismi
Kabail’dir. Bu dördüncü göğün bekçisidir. Bunun altında üçüncü gök
vardır ki sarı yakuttandır. Bunun ismi Maun’dur. Buranın melekleri
kartal suretindedir. Reislerinin ismi Saftail’dir. Bu üçüncü göğün
bekçisidir.
KULPLU GÜNEŞ VE KILIFLI AY ARABALARI

Allah sözü edilen derya içinde Güneş için üç yüz altmış kulplu elmastan
bir araba yaratıp, üzerine Güneş koymuştur. Güneş’i arabası ile doğudan
batıya doğru çekip götürmeleri için her kulpundan tutacak bir melek
tayin etmiştir. Ay içinde Hak Teala üç yüz kulplu sarı yakuttan bir
araba yaratarak, üzerine Ay’ı yerleştirmiştir. Ay’ı arabası ile doğudan
batıya çekip götürmeleri için her kulpu tutacak bir melek tayin
edilmiştir. Ayrıca Ay için cevherden altmış kulplu bir kılıf yaratmış,
her kulptan tutacak altmış melek tayin etmiştir. Ay’ın arabasını
götüren melekler onu her gün Güneş’ten uzaklaştırdıkça, kılıfını tutan
melekler de kılıfı her gün Ay’dan biraz daha sıyırarak Güneş ile Ay
karşı karşıya geldiğinde kılıfından tamamen çıkıp dolunay halinde
görülür. Sonra Ay’ı Güneş’e melekler yavaş yavaş yaklaştırdıkça
kılıfını da diğer taraftan her gün biraz daha yaklaştırıp Ay Güneş’e
iyice yaklaştığında kılıfını Ay’a tamamen giydirirler. Kıyamete kadar
bu şekilde devam eder. Bu sebepten Ay bazen hilal, bazen yarım ay,
bazen dolunay şeklinde görülür.
KIRK BİN BAŞLI, KIRK BİN AYAKLI, KIRK BİN BOYNUZLU KIRMIZI BOĞA LİYUNAN

Hak Teala yedi göğün her birisini balıklar gibi binlerce çeşit
yaratıkla dopdolu etmiştir. Yedi göğün duvarı olan Kaf Dağının ötesinde
bir büyük yılan yaratmıştır. Yılan büyük dağı halka gibi kuşatıp başını
kuyruğu üzerine koymuştur. Kıyamete kadar Hak Teala’yı yüksek şanıyla
tespih eder. Bu denizler ortasında yedi yer bir gemi gibi hareketli ve
huzursuz iken, Hak Teala bir büyük melek tayin etmiştir ki; yerlerin
etrafını kavrayıp, bir omuzu üzerinde sakin kılmıştır. Sonra Hak Teala,
o meleğin ayağı sağlam dursun diye yeşil yakuttan büyük bir kare
biçiminde kaya yaratmıştır ki, onun en üst düzeyinde bin vadi yaratıp,
her birini bir deniz ile ve her denizi binlerce çeşit yaratıkla
doldurmuştur. Daha sonra Hak Teala o kayayı sabit tutmak için bir büyük
kırmızı öküz yaratmıştır ki onun kırk bin başı, kırk bin boynuzu, kırk
bin ayağı vardır. Her iki ayağı arası bir yıllık yoldur. Kayayı
boynuzları ve sırtı üzerine yerleştirmiştir. Bu öküzün adı Liyunan’dır.
Sonra Hak Teala onun ayaklarını sabitleştirmek için bir büyük balık
yaratmıştır ki yedi deniz onun ağzında bir damla gibidir. Sonra Hak
Teala o balığın altında bir büyük deniz yaratmıştır ki bu büyük balık,
bu büyük denizde sukun ve karar etmiştir. Sonra Hak Teala o denizin
altında yedi tabaka cehennem yaratmıştır. O büyük deniz cehennem
üzerinde sakin olmuştur. Sonra Hak Teala yedi cehennemin altında sert
rüzgar yaratmıştır ki cehennemin iki tabakası onun üzerinde karar
kılmıştır...
HANIMLAR İÇİN ÖNERİLER

Hanımını insanların kalabalık olduğu yerlere bakan eyvanlarda
oturtmamak. Ta ki namahreme bakıp, halka meyli akmasın. Hanımına
değerli ve süslü elbise giydirmemektir. Ta ki ziynet satmak için dışarı
çıkmayıp evine bağlı olsun.
FAKİRLİĞİN SEBEPLERİ

1. Günah işlemek
2. Yalan söylemek
3. Sabah vakti uyumak
4. Bir gün bir gecede sekiz saatten çok uyumak
5. Soyunup çıplak yatmak
6. Çıplak iken abdest bozmak
7. Bir yanı üzerine yaslanıp ekmek yemek
8. Ekmek kırıntılarını yere dökmek
9. Cenabet iken ağzını yıkamadan yemek
10. Soğan ve sarımsak kabuklarını yakmak
11. Geceleyin evi süpürmek
12. Çöpleri evin içinde biriktirmek
13. Yaşından büyüklerin önünde yürümek
14. Anne ve babasını isimleri ile çağırmak
15. Eline geçen çer çöple dişlerini kurcalamak
16. Toprak ve çamur ile ellerini ovalamak
17. Eşik üzerinde oturmak
18. Kapının bir kanadına dayanmak
19. Helada abdest almak
20. Elbisesini üzerinde dikmek
21. Yüzünü yıkayınca yeniyle ya da eteği ile silmek
22. Evde örümcek yuvasını saklamak
23. Namazı kılmada gevşek davranmak
24. Sabah namazını kıldıktan sonra camiden erken çıkmak
25. Her sabah çarşıya erken gitmek
26. Çarşıdan eve geç dönmek
27. Dilencilerden ekmek kırıntılarını satın almak
28. Kendi evladına beddua etmek
29. Biti ateşe atmak
30. Gece kapların ağzını açık bırakmak
31. Mumu, kandili nefesle söndürmek
32. Boğumlu kalemle yazmak
33. Dişi kırık tarakla taranmak
34. Anne, baba ve üstadına duayı unutmak
35. Sarığını otururken sarmak
36. Ayak donunu ayakta giymek
37. Dilenciye kızıp boş çevirmek
38. Kısıp ihtiyacından az harcamak
39. İsraf edip haddinden çok harcamak
40. Geçim işlerinde gevşek davranmak
41. Kapısız evde yalnız yatmaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni Vide
MesajKonu: Geri: Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:25 pm

UNUTMANIN SEBEPLERİ

1. Çok günah işlemek
2. Çok düşünmek ve üzülmek
3. İş ve meşguliyeti çok ve dağınık olmak
4. Taze çeşniş yemek
5. Ekşi elma yemek
6. Ense çukurundan kan aldırmak
7. Deve katarı arasından geçip gitmek
8. Mezar taşındaki yazıları okumak
9. Asılan adamın yüzüne bakmak
10. Canlı biti yere atmak
İŞTE SÜNNİLERİN SATIŞ REKORU KIRAN KİTABI BUDUR

Verdiğimiz bu örnekler, mezhepçi İslam’ın koyu savunucularından olan ve
mezhepçilerin hararetli takdirlerini, övgülerini kazanan Erzurumlu
İbrahim Hakkı’nın iki yüz elli yılı aşkın bir süredir rekor sayılarda
satan kitabından alıntılardır. Bu kitapta yazılanlar din adına yazılmış
ve bu kitap İslami kitaplardan biri sayılmıştır. Bu kitaptaki bilgiler
dini bir bilgiymiş gibi takdim edilmiştir. Kuran Müslümanı ile kendine
Ehl-i Sünnet diyenler arasındaki fark bu kitapta da ortaya çıkmaktadır.
Kuran’ı tek kaynak gören biri bu kitabı şiddetle yererken, “Ehl-i
Sünnetim” diyenler ısrarla kitabı temize çıkarmaya çalışmaktadırlar.
Uyuşturucu ile beyni yıkanmış bir adamın hayal dünyasında bile
canlandıramayacağı manzaralar, Kuran’a, akla ve bilime ters olmasına
rağmen savunulmuş ve üstelik müftüler, İslami yayınevleri bu izahları
yapan kitaba ve yazarına övgüler yağdırmışlardır. Bu bilimsel(!)
açıklamaları yapan İbrahim Hakkı hazretleri (!) ise tüm bu izahların
“Tecrübe ile sabit” izahlar olduğunu yine marifetli kitabı
Marifetname’de söylemektedir. Bu izahların nasıl bir tecrübe ile sabit
olabildiğini kitabın yazarına sormak isterdik ama hayatta değil. Vardır
herhalde bir açıklaması !
İBRAHİM HAKKI’NIN ÖNDERİ, BÜYÜK ALİM ETİKETLİ TABERİ

İbrahim Hakkı bu izahlarının bir çoğunu uydurma hadislere dayandırır ve
kendisinden önceki Sunni alimleri kaynak olarak kullanır. İbrahim
Hakkı’dan 900 yıl kadar önce yaşamış Taberi de İbrahim Hakkı’nın
kaynaklarından biridir. Sunnilere göre büyük alim (!) olan Taberi’nin
kitaplarını okuyanlar, Cebrail’in kanadı ile Ay’ın ateşini
söndürdüğünü, Güneş ve Ay’ın kulplu arabalarda seyahatini, Güneş ve
Ay’ın gökteki bir denizde yüzdüklerini, meleklerin kanatlarını
kapatmalarıyla gece olduğunu, Ay’ın ve Güneş’in çekilerek batıya
getirildiğini, meleklerin arabadan düşen Güneş’i yerine koyduklarını
öğrenebilirler. Taberi de İbrahim Hakkı gibi dinsel motişerle süslü
bilimsel(!) izahlarını din dersi havasında uzun uzadıya anlatır. Bazı
insanlar Kuran’ın bilimsel mucizelerine, akılla, bilimle çelişmeyen,
aklı kullanmayı, bilimin temeli olan araştırıcılığı teşvik eden
izahlarına rağmen Müslümanlar’ın özellikle son yedi yüz yılda nasıl
bilim platformunda geri kaldıklarını merak ederler. Ne yazık ki İslam
aleminin rehberi Kuran olmamıştır! Kuran ölülerin arkasından okunan
okuma kitabıdır. Kuran tercümesi yasaklanan kitaptır. Kuran rehberlikte
kenara konmuş, Taberiler, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetnameler’i
rehber olmuştur. Rehberleri yukarıdaki izahlarla dolu kitaplar
olanların bilimsel alanda ilerlemesi, toplumun refahına, mutluluğuna
varılacak yolda katkı yapmaları mümkün olabilir mi?

Kanaatimizce dinsizlik adına yapılan saldırılar bile bu tarz kitaplar
kadar dine zarar vermemiştir. Bu tarz kitaplar; ya dinsizlerin
saldırmaları için malzeme oluştururlar, ya da Kuran’ın yeterliliğini
bilmeden dini kaynak diye bu kitapları okuyanların aklını
karıştırırlar. Dini; bir mitoloji, mantığa aykırı izahların kabulü,
bilimin reddi gibi gösterecek olan bu kitapları basan, yazan, savunan
din dostları oldukça (!) tahminimiz dinin düşmana hiç ihtiyacı
kalmayacaktır.
BİLİMDE GERİ KALMIŞLIĞIN KÖKENİ

Peygamberimiz’in vefatından sonraki ilk birkaç yüzyılda hurafeler,
uydurmalar çıkmış olsa da Sünniliğin, Şiiliğin, hadisçi İslam
öğretisinin bu yüzyıllarda tam bir hakimiyetini göremiyoruz. Hadislerin
dinin kaynağı kabul edilmesine ve aklın bir kenara bırakılmasına karşı
çıkan Mutezile gibi ekollerin bu yüzyıllardaki varlığı, hatta Abbasi
halifelerinin kimisinin Mutezile ekolünü benimsemesi bunun delilidir.

İşte İslam’ın bu ilk asırlarında dünyanın en ileri, en medeni toplumu
İslam toplumuydu. Aşağı yukarı her bilim tarihi kitabı, bugünkü Avrupa
medeniyetinin, Rönesansının, sanayi toplumunun, kapitalizminin ve
bunlarla ilintili olarak bilimsel ilerlemesinin kökeninde İslam
ülkelerinden alınan düşünsel ve bilimsel mirası kabul eder. Hıristiyan
toplumların doğru dürüst kitaplığının olmadığı dönemde İspanya’ya
yerleşmiş Müslümanlar, İspanya’da yetmiş büyük halk kitaplığı
yapmışlardı ve sırf Kurtuba’daki kütüphanede 600.000’lere ulaşan kitap
sayısıyla düşünce hayatı aydınlatılıyordu. Astronomi, kimya, tıp,
botanik, matematik ilimlerinde büyük atılımlar hep Müslüman bilim
adamlarınca yapılıyordu. Müslümanlar’ın çeviri alanında da bu
yüzyıllarda büyük uğraşları vardı. Çevirisi yapılan kitaplarla
geçmişteki bilgi birikimi kullanılıyor ve mevcut bilgilerle
birleştirilip atılımlar yapılıyordu. Hatta Avrupa, kendi medeniyetinin
tarihsel kökeni diye övündüğü Eski Yunan’ın ünlü düşünürleri Aristo,
Platon ve diğerleriyle de Müslümanlar’ın yaptığı çeviriler sayesinde
tanıştı. İşte ilk yüzyıllarında İslam toplumunda böylesi bir bilimsel
merak ve bunun sonucu olan ilerleme vardı. Müslümanlar çok kısa sürede
topraklarını İspanya’ya kadar genişletmekle kalmamış, bilimsel,
düşünsel birikimler oluşturup, bu birikimlerini de bu topraklara yayıp
insanlığın hizmetine sunmuşlardır.
İNSANLAR KENDİLERİNİ BOZMADIĞI SÜRECE TOPLULUKLAR BOZULMAZ

Peki ilk yüzyıllarında dünyanın en ileri medeniyeti olduğu kabul edilen
İslam medeniyeti, sonradan ne olmuştur da bugünkü acınacak durumuna
düşmüştür.

Gerçek şu ki Allah kendi benliklerinde olanı değiştirmedikçe bir
toplulukta olanı değiştirmez. Allah bir topluma perişanlık dileyince de
artık onu geri çevirebilecek bir güç yoktur.

13 Rad Suresi 11

Allah eğer İslam ülkelerine verdiği bilimsel üstünlük gibi bir nimeti
değiştirmişse, biz, Müslümanlar’ı incelemeli, onlarda ne şekilde
değişiklikler olduğunu anlamalıyız ki bugünkü duruma niye düşüldüğünü
kavrayalım. İlk yüzyıllarda insanların zihniyetini şekillendiren
Kuran’dı. Aklı işletmeyi, araştırmayı, delil üzerinde olmayı öğütleyen
Kuran’ın şekillendirdiği zihinler, bilimsel düşünmeye, bilim yapmaya da
müsaittiler. Fakat daha sonra hadislerin İslam’ı hakim olunca,
taklitçilik ve akılcı düşünce düşmanlığı egemen oldu. Çünkü kitabın bu
bölümlerinde ve daha evvelki bölümlerinde görüldüğü gibi hadislerle
anlatılan dinde mantığın, aklın yeri olamazdı. Aynı şekilde
tarikatçılığın temeli olan şeyhe kayıtsız, şartsız, akıl süzgecinden
geçirmeksizin itaat de rasyonel düşünceyle bağdaşamazdı. (15. bölümü
okuyun) Bu uydurulan dinin mensupları hadisleri inkar etmemek,
tarikatlarını temize çıkarmak için akılcı düşüncenin gerekliliğini
inkar etmişlerdir. Akıl ve akılcı düşünceyle bir arada olan araştırma
faaliyeti olmayınca ise bilim adına bir şeylerin oluşmasını beklemek
boştu. Akılcı İslam’ın yerine hadisçi, mezhepçi, tasavvufçu, tarikatçı,
aklı dışlayan İslam’ın yerleşmesinin en büyük sorumlularından İmamı
Gazali “Arişer Yolu” kitabı sayfa 83’te şöyle öğütler vermektedir: “Ey
oğul! Elinden geldiğince hiç kimse ile herhangi bir konuda düşünsel
tartışmaya girişme. Çünkü düşünsel tartışma bir çok yıkımlara neden
olur. Zararı yararından büyüktür. Çünkü düşünsel tartışma ikiyüzlülük,
kıskançlık, büyüklenme, düşmanlık, böbürlenme gibi bir çok kötü
huyların kaynağıdır.” Gazali’nin yaşadığı dönemde Gazali’nin de
katkılarıyla işte bu düşünme faaliyetini kötü gören, tekkelerdeki
semalardan, tarikat faaliyetlerinden medet uman zihniyet galip geldi.
Bu hakimiyetle ise İslam dünyası bir daha hiçbir zaman bilim
platformunda galip gelemedi, hep yenik ve ezilmiş kaldı.
HADİS ETİĞİ

Max Weber “Protestan Ethic” kitabında Protestan mezhebinin insanların
zihinlerini nasıl şekillendirdiğini ve bu şekillendirmenin nasıl
kapitalizm sistemini meyve verdiğini anlatır. Bir fikrin, bir inancın,
bir mezhebin ve bir sistemin oluşumu sonucunu veren zihinlerdeki alt
yapıyı nasıl oluşturduğuna bir dünya klasiği olan “Protestan Ethic”
kitabı örnektir. Eğer aynı tarz bir araştırmayla hadislerin, hadisçi
mezheplerin, tarikatların oluşturduğu zihinsel
alt yapının nelere sebep olduğu incelenirse; günümüzdeki İslam adına
bilimsel, zihinsel ve kültürel alandaki geri kalınmışlığın kökeninde
hep bu hadislerin, tarikatların oluşturduğu yapının yattığı anlaşılır.
Aynı şekilde eğer İslam’ın ilk asırlarda sıfırdan, çöl bedeviliğinden
dünyanın en gelişmiş medeniyet seviyesine yükselmesinin kökeninde hangi
sebeplerin olduğu araştırılırsa; Kuran’ın verdiği akılcı, araştırıcı
zihniyetin bunun baş sebebi olduğu anlaşılır. Kuran’ın izahlarının
yoğurduğu zihinler bilimsel ilerlemeyi gerçekleştirmeye müsait hale
gelmişler ve gerçekleştirmişlerdir.
DÜNYA DÖNSEYDİ NE FELAKETLER OLURDU

Marifetnameler, Taberiler... hep Kuran’ı dinin kaynağı olarak yeterli
görmeyenlerin, Kuran dışı izahlarla dolu eserleridir. Bu eserler
hadisçi İslam’ın meyvesidir. Bu meyvelerin meyvesi ise aklı kullanmadan
şeyhlere teslim olan, mezhep imamlarının insiyatifine bırakılan dini,
Allah’ın dini diye kabul eden sürü psikolojili yığınlardır.

Bu acı meyvelerden Suudi Arabistanlı meşhur Şeyh Abdul Aziz Bin Baz,
“Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın
İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller” isimli resmi makamlarca
basılan risalesinde şunları söylemektedir: “Kim bunu iddia ederse küfür
ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem
Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir.
Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak
öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır... Eğer ileri
sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar,
nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin
doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri
değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl (bunların hiçbiri
görülmediğine göre) bu iddia (dünyanın hareketli olduğu iddiası)
sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.”

Bu risaleye göre Dünya’nın hareket ettiğini söyleyenlerin öldürülmeleri
gerekir. Kısacası Marifetname, Taberi, Buhari, Müslim ve diğerlerinin
bilim ve akıl dışı izahları dinin bir parçası yapıldığı gibi, bunları
inkar edenlerin öldürülmesine de fetva verilmiştir. Eserin yazım
tarihini size sorsalar tahmininiz ne olurdu? Bu eser bundan bin yıl
önce değil, 1975’te yazılmıştır, hem de resmi makamlarca! İşte şeriat
diye insanlara yutturulan budur! Bilim dışı, akıl dışı hadis başlıklı
uydurmaların yol açtığı budur! Kişi Kuran ile yetinmeyince sonucu
budur!

Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar.

45 Casiye Suresi 6
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com

Marifetname ve bilimsel geriliğin kökeni

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RADYOMUZ YAYINDA ! :: Manevi Diyarımız :: Manevi Diyarımız :: Genel Konular -
Yeni bir forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar