RADYOMUZ YAYINDA !
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RADYOMUZ YAYINDA !

Duygularınızı Paylaşabileceğiniz Nezih Bir Ortam
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Vide
MesajKonu: Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:26 pm

KADINLARLA İLGİLİ MEZHEP VE HADİS KÖKENLİ UYDURMALAR

Bu uydurmaların yapılışındaki en temel hedef kadının erkeğine kayıtsız,
şartsız itaatini sağlamak olmuştur. Uydurma hadislerle kadının erkeğe
her konuda itaati farzlaştırılmış ve bir ibadet gibi sunulmuştur.

Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, erkeklerin
kadınlar üzerinde olan haklarından dolayı kadınların erkeklere secde
etmelerini emrederdim.

Tirmizi, Rada, 10/1159; Ebu Davud, Nikah 40/2140
Ahmed b. Hanbel, Müsned VI, 76; İbn Mace, Nikah 4/1852

Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi olsa ve karısı onu yalayarak temizlese yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz.

İbni Hacer El Heytemi 2/121
Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 239

Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının tozunu yüzlerinizle silerdiniz.

Hafız Zehebi-Büyük Günahlar- Sayfa 187

En titiz hadis çalışması olan Buhari’de birinci alıntıladığımız hadisi
görmemiz, Kuran yalnız ve yalnız Kuran diye niye defalarca tekrar edip
durduğumuzun anlaşılmasını bir kez daha sağlayacaktır. Yukarıdaki
uydurmaları Peygamber’e fatura edenler, ne yazık ki bu uydurmaların
reddi olan Kuran İslam’ını Peygamber düşmanlığı, bu uydurmaların kabulü
olan hadislerin, mezheplerin, geleneklerin İslam’ını ise Peygamber’i
sevme şampiyonluğu ilan ediyorlar. Böylece kadınları eksik akıllı ve
eksik dinli ilan edenler, kimin dinde ve akılda eksik olduğunu
gösteriyorlar.

Kadınların dinleri ve akılları eksiktir.

Sahihi Buhari

Çok lanet ediyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı
başında bir erkeğin aklını sizin kadar çelebilen aklı ve dini eksik
başka bir varlık görmedim.

Müslim, İman, 34/132
İbn Mace, Fiten 19/4003

Kadınları erkeğin kölesi yapan zihniyet bununla yetinmeyip kadınların
çoğunu cehennemlik, dinen eksik ilan edip Kuran’ın açık izahlarıyla da
çelişir.

Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.

Sahihi Buhari

Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü ben Cehennem halkının çoğunun sizler olduğunu gördüm.

Müslim, İman, 34/132
İbn Mace, Fiten 19/4003
KADINA CENNET VİZESİ KOCADAN

Bu hadisler gibi kadınların çoğunun cehennemlik olduğunu iddia eden
hadislerin yanında, kadının cennete gidişi için kocasının kendisinden
memnuniyeti şart olarak gösterilir.

Bir kadın kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennete girer.

Riyazus Salihin

Kadınların hayırlısı, erkeklerin yaramazlıklarına, kötü huylarına sabredendir, bu sabır onların cennete girmesine sebeptir.

Kadınlara Dini Bilgiler sayfa:88

Müslim de, Buhari de, Tırmızi de, Muvatta da, Şii kaynaklar da, Emevi
ve Abbasi döneminde uydurulmuş, bazı kişilerin kadına kendi bakış
açılarını dinselleştirmeye çalışmalarının ürünü olan, bu tip
uydurmalarla doludurlar. Oysa Kuran’ın hiçbir yerinde biraz önce
örneklediğimiz tipteki hadisler gibi kadınların çoğunun kötü,
cehennemlik, dinen eksik olduğu geçmez. Kuran, üstünlüğü erkek veya
kadın olmaya değil, Allah’a yakın olmaya, Allah’ın dininde titizliğe
bağlar.

Ey insanlar ! Biz sizi bir erkek, bir dişiden yarattık ve birbirinizle
tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz Allah
katında en üstün olanınız takvaca en ileride olanınızdır.

49-Hucurat Suresi 13

Ayetten de anlayacağımız gibi Kuran üstünlüğü bir ırka, bir kabileye
veya erkek, kadın gibi bir cinsiyete değil, Allah’ın dinine titizlik,
Allah için hatalardan sakınma tipi manalara gelen takvaya bağlamıştır.
Oysa buraya kadar gördüğümüz hadislere göre kadın olmak daha baştan
cehennemlik olma ihtimalini arttıran bir unsurdur. Bu zihniyet, eksik
ve cehennemlik ilan ettiği kadını ezik karakterli bir varlığa
dönüştürüp, erkeğin kumandasına verir ve kumandaya itaati de din diye
insanlara dayatır. Kuran’ın İslam’ının bu uydurulmuş dinden neden
ayrılması gerektiğini daha da iyi anlamak için en itibarlı (!) uydurma
kaynaklarını inceleyelim:

Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır.

Sahihi Müslim, Salat 265; Tirmizi Salat 253/338
Ebu Davud, Salat, 110/720

Uğursuzluk üç şeyde vardır: Kadında, evde ve atta.

Ebu Davud, Tıb, 24/3922; Müslim, Selam, 34/115
Buhari, Nikah, 17/4805

Kadını uğursuz, namazı bozucu ilan eden zihniyetin iki meşhur yazarı
İmamı Şarani ve İmamı Gazali ise kadının neden evde tutulması gerektiği
ile ilgili şu aydınlatıcı (!) bilgileri ilerideki nesillere miras
bırakmışlardır.
DİŞSİZ, TİPSİZ, YAŞLI KOCALARIN KURTULUŞU

İçinizden biri yaşı ileri, ağzındaki dişleri dökülmüş, görünüş
itibariyle de çok çirkin olabileceği gibi aksine karısı da genç ve
güzel olabilir. Bu genç ve güzel kadın çarşıya çıktıktan veya davet
edildiği düğün ve ziyafetten evine döndükten sonra dışarıda gördüğü
yakışıklı erkeklerle yaşlı, dişleri dökülmüş kocasını kıyas ederek
kocasının yüzüne dahi bakmak istemez. Belki kocasının kendisini
öpmesini ve cinsel ilişkide bulunmasını dahi istemez. İşte genç kadının
erkeklerin çokça bulunduğu çarşı, pazar, şenlik ve toplantı gibi
yerlere gitmesinin kadın üzerinde yapacağı etki en azından budur.

İmam Şarani-Uhudül Kübra sayfa:773

Dövme yapan ve yaptırana, yüzdeki tüyleri aldıran ve estetik için dişlerini seyrelttiren kadınlara Allah lanet etsin.

Sahihi Buhari

Takma saç takan, taktıran, kaşları incelten, kaşlarını incelttiren, dövme yapan ve dövme yaptıran lanetlenmiştir.

Ebu Davud, Tereccul, 5

Eğer bir kadın peruk takarsa, eğer kol ve yüzüne dövme ya da ben
yaparsa, yüzünden ve kaşlarından cımbızla kıl aldırırsa, yüzüne
güzellik vermek için şekil değiştirirse lanetlenmiştir.

İmam Şarani – Uhudul Kubra – Sayfa 313, 867, 889

Bir hadise göre Ashabı Kiram karılarının pencere ve kapı aralıklarından
dışarıyı seyretmelerini ve erkek görmelerini önlemek üzere evlerinin
pencerelerini sıkı sıkıya kapatırlar, dışarıya bakanlara dayak
atarlardı.

İmamı Gazali-İhyayı Ulumuddin 2/122

Kadınları zarar vermeyecek miktarda aç, aşırı gitmeyecek kadar da
kıyafetsiz bırakınız. Çünkü kadınlar iyice doyar, güzelce giyinirlerse
onlar için dışarı çıkıp gezmekten daha sevimli bir şey yoktur. Fakat
onlar biraz aç, biraz da çıplak kalırlarsa onlar için evde oturmaktan
hayırlı bir şey yoktur.

İbnül Cevzi, Mevzuat, II/282-283; Suyuti, Leali, II/154
İbn Arrak, Tenzihü’ş-Şeria, II/212-213

Kadınlarınıza evlerinin kapısında oturmamaları için yeni elbise
yaptırmayın, çünkü elbiseleri güzel ve yeni olursa kalplerine dışarı
çıkmak arzusu gelir.

İmamı Gazali-Kimyayı Saadet sayfa:178
İbn Ebi Şeybe, Musannaf, IV/II, 420

Dışarı çıkması kesin gereken kadın ise kocasından izin aldıktan sonra dışarı çıkacak ve şu kurallara kesin uyacaktır:

1-Sıkı sıkıya örtünüp kötü giysilere bürüne,

2-Hiç çıkmamış gibi davrana,

3-Başını öne eğip kimsenin yüzüne bakmaya,

4-Kalabalığa karışmaya,

5-Erkeklerin bulunduğu yerlere yanaşmaya,

6-Herkesin dolaştığı sokaklardan uzak dura,

7-İşini bir an önce bitirip evine döne,

İmamı Gazali – İhyayı Ulumuddin – 2/290

Bu uydurma izahlarla; kendi görüşünü, kadınlara olan aşırı
kıskançlıklarını dîni bir buyruğa çevirip, topluma dini bu şekilde
sunanlar, dinsizlerin dinimize saldırısı için ortam hazırlamışlar ve
birçok kimsenin dinimize olan inancının sarsılmasına sebep olmuşlardır.
Halkımızın bir kısmı ise bu izahları gösterip dinimize saldıranlara
kızmakta, fakat bu izahları yapanları, örneğin bir İmamı Gazali’yi
baştacı yapmaktadır. Biz Kuran’ı tek kaynak kabul edip, geri kalan
izahları, Şaraniler’i, Gazaliler’i reddetmedikçe Kadın ve Şeriat budur
diye kitap yazanlara da kızmaya ne kadar hakkımız olabilir? Bakın
meşhur Gazali kadının kaç çeşit olduğunu nasıl açıklıyor ve halkı nasıl
bilgilendiriyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Vide
MesajKonu: Geri: Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:26 pm

KADININ EN MAKBULÜ KOYUN CİNSİDİR

Kadın sekiz sıfatlıdır:

1-Giyim kuşam hevesinden maymun.

2-Fakir düşmeye razı olmadığından köpek.

3-Kocasına ve diğer insanlara kibrinden yılan.

4-Gece gündüz koğuculuk yaptığından akrep.

5-Evden eşya sattığından fare.

6-Erkeklere hile kurduğundan tilki.

7-Kocasına itaat ettiğinden dolayı koyundur.

İmamı Gazali- İhyayı Ulumuddin

Bu izahlardan sonra en makbul kadının koyun cinsi olduğu açıklanır. Her
türlü özgürlüğü elinden alınan kadının, Allah’ın farz kıldığı hacca
bile tek başına gitme özgürlüğü yoktur. Kadının 90 km’den uzağa yanında
mahrem biri olmadan (baba, amca, dayı, kardeş, koca gibi) gitmesi haram
ilan edilir. Bu yüzden kadınlar mahremlerinden birini ikna edemezse bu
farzı bile yapamaz konuma gelirler. Oysa Allah haccı erkek, kadın
ayrımı yapmadan ve böyle bir şart belirtmeden farz kılmıştır. Kadının
camiye gidip namaz kılması da , camiye gitmek için kadınların evden
çıkması gerektiği için engellenmeye çalışılmış ve bununla ilgili de
hadisler uydurulmuştur. Bu hadislere göre kadının evde namaz kılması,
camide kılmasından daha sevaptır, hatta evde bile yatak odasında
kılması, oturma odasında kılmasından daha sevaptır.

Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.

9-Tevbe Suresi 71

Ayetten de anlayacağımız gibi Allah iman eden erkek ve kadınların,
cins, mahrem, namahrem ayırımı yapmadan dost olmalarını istiyor. Peki
camiye gitmek için bile evden çıkması, birazdan göreceğimiz izahlara
göre erkeklerle konuşması bile engellenen kadın bu dostluğu ne zaman ve
nasıl kuracaktır? Hayat sahnesinde yanyana faaliyetin, yardımlaşmanın,
beraber hizmetin insan neslinin yarısı olan kadının dışlanması ve diğer
yarısı olan erkeklerle irtibat ve dayanışmasının kesilmesiyle
sağlanması mümkün müdür? Aynı ayetin devamında bu dostluğu
sağlayanların Allah’ın rahmetini kazanacağı söylenir. Eğer bugün
Müslüman olduğunu iddia eden toplumlardan rahmet kesilmişse kanaatimce
birçok sebebinden biri de bu ayetin gereklerinin yerine
getirilmemesidir.

Hanefilerden bazıları kadının sesinin de avret olduğu görüşündedirler.

Fıkhus Siyre sayfa:400

Bir hadis şöyledir: Ancak ve ancak mahremleriniz olan erkeklerle konuşacaksınız.

İbni Kesir 4/355
AĞZINDA ÇAKIL TAŞIYLA KONUŞMA

Bırakın kadın erkek Müslümanlar’ın arkadaşlık etmesini; haremlik
selamlıkla, kadınlar erkeklerden tamamen soyutlanmış ve kendi
aralarında konuşan kadınların sesinin bile erkekler tarafından
duyulmaması gerektiği söylenmiştir. Bu arada çok zaruret olursa kadının
ağzına çakıl taşı alıp sesi tanınmadan erkeklere -o da zaruret miktarı-
bir şeyler söyleyebileceği izahını yapan daha insaflılar(!) da vardır.

Camiye gitmesi, tek başına hacca gitmesi, erkeklerle konuşması
engellenen kadının, aybaşı olduğu zamanlarda namaz kılamayacağı, Kuran
okuyamayacağı, oruç tutamayacağı izahlarıyla da bu ibadetleri
engellenir. Oysa Allah Kuran’da aybaşı olan kadınla cinsel ilişkiye
girilmemesini ister. Eğer Allah aybaşılı kadının namaz kılmasını, Kuran
okuyup, oruç tutmasını istemeseydi hiç şüphesiz bunları da bildirirdi.
Fakat aybaşılı kadını pis gören mantık, –İsrailiyat kökenli uydurmalar
aracılığıyla– Kuran’a aykırı bu uygulamayı da dinimize sokmuştur.
(İsrailiyat kökenli uydurmalar için 5. Bölümün 10. Maddesine bakınız)

Sana kadınların aybaşı halini sorarlar. De ki: O bir ezadır. Aybaşı
halinde kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar
kendilerine yaklaşmayın.

2-Bakara Suresi-222

Kuran her türlü detayı verirken, Kuran’da olmayan zorlukları dine
sokarak ilaveler yapanlar kadının namaz kılmasını, oruç tutmasını,
Kuran okumasını aybaşı durumunda engelleyerek, kadın-erkek ayrımı
yapılmadan farz kılınan Cuma namazına gitmelerini engelleyerek,
eksiltmeler de yapmışlardır. Oysa Kuran’ın dininde ilave gibi eksiltme
de hoş karşılanmaz. Kadın bu kadar kötülendikten sonra hiçbir fikrine
değer verilmeyen bir varlığa çevrilmiş ve “Kadınlara itaat eden helak
olur.” şeklinde Kuran’dan onay alamayacak uydurma hadisler, Kuran’ın
ahlakıyla ahlaklanmış olan Peygamberimiz’e atfen uydurulmuştur.

Kadınlara danışmayın, onlara muhalefet edin. Kadınlara muhalefet edin, zira kadınlara muhalefet berekettir.

Kadınlara Dîni Bilgiler 44,45
Suyuti, Leali II, 147; İbn Arrak, Tenzihü’ş Şeria II, 210

Kim ki karısına itaat ederse Allah (cc) onu yüzüstü Cehenneme atar.

İbn Arrak II, 215
KADIN İMAM DA OLUR, MÜEZZİN DE, DEVLET BAŞKANI DA

Kuran kadınların hiçbir göreve talip olmasını engellemez. Kadın
cumhurbaşkanı da, halife de, kadı da, yargıç da, imam da, müezzin de
olabilir. Çünkü Kuran’da yasaklanmayan her şey serbesttir. Serbestlik
asıl olan, yasak ise istisnadır. Yasak için vahye yani Kuran ayetine
ihtiyaç vardır. Böyle bir yasak olmadığına göre kadın topluma namaz
kıldırıp imam da olur, tüm milleti yönetecek cumhurbaşkanı veya
başbakan da olur... Gerek Müslüman memleketlerde, gerek diğer ülkelerde
kadınların neden devlet yönetiminde ikinci sırada kaldığı tartışılması
uzun bir konudur. Fakat şurası açıktır ki Kuran’ın dininde buna hiçbir
engel yoktur.



Başlarına bir kadını geçiren bir kavim asla işah olmaz.

İbni Hanbel Müsned 5/43,50; Tirmizi Fiten:75
Nesai Kudat:8; Buhari Fiten:18

Birçok hadis kitabına girmiş yukarıdaki uydurma, Kuran’ın getirmediği
hükümleri kadın aleyhine uyduran gelenekçiler tarafından dinimizin
içine sokulmuştur. Tahminimiz odur ki, bu uydurma Hz. Aişe’nin Cemel
olayında orduya kumanda etmesi üzerine karşı tarafta yer alanların
uydurduğu siyasi kaygılı bir uydurmadır. Bunu gören Süleyman Ateş şu
açıklamayı yapar: “Şimdi bu hadiste taşlanan Hz. Aişe’dir. Peygamber
Aleyhisselam gerçekten öyle söylemiş olsaydı, Hz. Aişe’nin Cemel
olayına katılmaması, Talha ve Zübeyr’in de onu başlarına geçirmemeleri
gerekirdi. Kuran’a ters, olaylara aykırı olan bu hadisin doğruluğu
şüphelidir. Diğer sahabilerin bilmediği ve uygulamadığı bir hadis,
nasıl din hükmü olur?”
(Süleyman Ateş’in Kuran Tefsiri, 6/399-400)

Siyasi kaygılarla bu tip hadisler uydurup Allah’ın dinine kendi
görüşlerini katanlar Kuran’ın Saba melikesini tariŞni de gözardı
ederler. Neml suresi 22. ve 44. Ayetler arasında Saba kavminden ve
onlara hükmeden kraliçeleri Saba melikesinden bahsedilir. Ayetlerin
açıklamalarında Saba melikesinin zekasını, topluma doğruyu buldurmadaki
becerisini, kavmini tehlikeye atmayışını, tedbirli yaklaşımlarını
görürüz. Kadınların yönetici olamayacağına, kadınlara muhalefetin iyi
olduğuna dair yüzlerce gelenekçi hüküm ve uydurmaya karşı Kuran’da bu
manada tek bir cümleye, tek bir onaya dahi rastlanmaz.

Kadınlara yazıyı öğretmeyin. Dikişi ve Nur Suresini öğretin.

İbnü’l Cevzi, Mevzuat II, 269

Siz bakmayın bugün gelenekçi İslam’ı savunup da kızlarını üniversiteye
sokmaya çalışanlara! Gelenekçi dinin görüşü yukarıdaki gibidir. Eğer
Ehli Sünnet alimlerini dikkate almıyorsanız niye hala Ehli Sünnet
olmaya devam ediyorsunuz? Sizin dini anlamada yönteminiz nedir? Dini
kimden, nereden, neye göre anlıyorsunuz? Eğer Ehli Sünnet alimlerine
saygınız, inancınız tamsa bize kızmayın. Biz görmezden geldiğiniz bazı
izahları da açıklayıp inancınızın gereğini yapmanıza yardımcı oluyoruz!
Lütfen Sunniyim, Hanefiyim diyorsanız bu izahları da unutmayın,
uygulayın! Bir de şu konuda lütfen bizi aydınlatın: Ehli Sünnet’e göre
kadın, erkek, karışık olarak oturmak haramdır. Hatta bazı izahlara göre
kadının sesinin duyulması da haramdır. Peki başörtülü kızları
üniversiteye göndermekle bu kızları harama sokmuş olmuyor musunuz?
Üstelik bu kızları harama sokmak için eylem bile yapıyorsunuz!
CİNSELLİĞİ SAĞLAMA ALMAK İÇİN HADİS UYDURMA

Kişi kadınını yatağa davet eder de kadın kaçarak eşi sinirli bir şekilde gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lanet eder.

Sahihi Buhari 9/36

Karısının cinsel ilişki tekliŞni reddedeceğinden korkanlar bu uydurmayı
Peygamber’e fatura ederek karılarına “Bak Peygamber böyle demiş, sakın
bana karşı gelme” diyerek kadınları bu konuda da uydurma dinleriyle
terbiye etmektedirler. Ezilen kadının boşanma hakkı da elinden alındığı
için tüm zulümlere karşı kadının hiçbir sığınağı kalmaz.

Bir kadın kocasından boşanırsa o kadına cennet kokusu haram olunur.

Kadınlara Dîni Bilgiler sayfa 61

Oysa Kuran’da geçen “Boşanmış kadınlar” tipi ifadeler (2-Bakara
Suresi-228, 241) hem kadının erkeği, hem erkeğin kadını boşaması
manasına gelebilir. Kuran, bir tek erkek boşayabilir demediğine göre,
demek ki kadın da erkek gibi aynen bu haktan faydalanabilir.

Bir hadis de şöyle der: “Camiye gelirken kokulanan kadın evine dönüpte
cünüplükten ötürü boy abdesti alır gibi yıkanmadıkça, Allah katında
onun namazı kabul olmaz.”

Avnül mabül 11/230

Erkeklerin güzel koku sürmesinde sevap bulanlar, aynı şeyi kadın yapıp
koku sürünce hemen günah diye damgalarlar. Erkek güzel kokudan tahrik
olur diye de hemen açıklama yaparlar. Peki kadın erkeğin sürdüğü güzel
kokuyu koklayıp tahrik olamaz mı? Madem böyle tahrik sorunu var, neden
Allah bu konuyla da ilgili bir ayet indirip, kadının koku sürmesini
yasaklamadı? Cevabı aslında basit: Çünkü Allah bunu yasaklamak
istemedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Vide
MesajKonu: Geri: Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:27 pm

NEREYE OTURABİLİRİZ?

Kadının yeri soğumadıkça erkek, kadının oturduğu yere oturmamalıdır.

Kadınlara Dîni Bilgiler sayfa 24

Günümüzde de otobüs ve minibüslerde gelenekçi dinin uygulayıcılarının,
bu hadisten kaynaklanan hareketleriyle sergiledikleri komik manzaralara
şahit olabiliriz. Aslında haremlik, selamlık ve diğer tüm izahlara göre
aynı otobüs ve minibüse binmemeleri gerekenler, başka çıkar yol
bulamayıp aynı toplu taşıma araçlarına binince yine de bu önemli
uygulamalarından vazgeçememektedirler.
KADINLARLA İLGİLİ KONULARDA KURAN’LA İLGİLİ BAZI YANLIŞ ANLAMALAR

Kuran’ın kadınla ilgili açıklamalarındaki yanlış anlaşılan bilgiler ilk
insanlar Adem ve Havva ile ilgili konulardan başlar. Kuran’ın hiçbir
yerinde Havva’nın Adem’i kandırdığı ve günaha soktuğu şeklinde bir izah
yoktur. Araf Suresi 11. ve 28. ayetlerin arasını okursak Adem ile
Havva’nın her ikisini birden kandıranın şeytan olduğunu görürüz. Bu
arada kadının erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına dair izah da
Kuran’da yer almaz.

Kuran’la ilgili yanlış iddialardan biri Kuran’ın erkeklere hitap
ettiğidir. Kuran ayetlerinin %90’dan fazlası genele; yani erkek ve
kadın karışık olarak tüm insanlara veya inananlara hitap eder. Bunun
yanında sadece Peygamberimiz’e, sadece kadınlara, sadece erkeklere
hitap eden ayetler de vardır. Kuran’ı insanlara ulaştıran
Peygamber’imiz erkektir ve erkekler topluluğunun bir alt kümesidir.
Erkeklere hitap eden bazı ayetlerdeki üslup bu nokta gözönünde
bulundurularak okunursa daha iyi anlaşılır. Kuran’ı eline alıp okuyan
herhangi bir kişi, Kuran’ın genele hitabını, sadece bir cinse hitap
etmediğini rahatça anlar. Kuran’ı şarkı kitabı gibi okuyan veya hiç
okumayanların bu tip iddiaları hiç şüphesiz cehaletlerinin bir
ürünüdür.

Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar,
itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler,
özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, korunup
sakınan erkekler, korunup sakınan kadınlar, sadaka veren erkekler,
sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar,
ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça
hatırlayan erkekler ve Allah’ı çokça hatırlayan kadınlar; bunlar için
Allah bir bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır.

33-Ahzab Suresi 35

Kuran’ın büyük bölümü genele hitap olsa da, bu ayette olduğu gibi
Allah’ın kadın ve erkeği ayrı ayrı vurguladığı ayetler de mevcuttur.
TARİHTE ÇOKEŞLİLİK

Kuran’la ilgili yanlış anlaşılan diğer bir konu ise erkeklerin çokeşli
evliliğidir. Öncelikle şunun bilinmesi gerekir ki İslamiyet çok büyük
bir zaman dilimine, geniş bir coğrafyaya, çok farklı iklimlere, ufak
bir kabileye olduğu gibi büyük bir imparatorluğa, hem tarım, hem de
endüstri toplumuna, hem savaş hem de barış ortamlarına, apayrı
alışkanlık ve kültürlerin olduğu insanlara gelmiştir. Kuran’ın bu her
türlü devir, şart, ortam ve kültüre uyumu ise Kuran’ın serbestiyet
dairesinin geniş olmasıyla sağlanır. Buraya kadar bu geniş helal
dairesinin, geleneksel İslam anlayışıyla sınırlanıp, bir Arap İslam’ı
yaratılmaya çalışıldığını gördük. Örneğin belli yörenin kıyafeti olan
sarığın, cübbenin, sakal bırakma alışkanlığının dinselleştirilip;
böylece İslam’ın her yöreye, şarta, kültüre uyumunun engellendiğini
gördük. Oysa Kuran’ın verdiği serbestiyetlikle herkes kendi kimonosunu,
ceketini, kravatını, entarisini giyebilir. Kuran’ın bu noktadaki
özgürlüğü Kuran’ın İslam’ının her bölgeye, her kültüre uyumunu sağlar.
Çokeşlilik de aynen böyledir. Çokeşlilik İslam’ın yasaklamadığı bir
konudur, yoksa İslam’ın emrettiği veya tavsiye ettiği bir konu
değildir.

Çokeşlilik birçok kültürde, zaman diliminde, özellikle erkeklerin
savaşta ölüp, kadın-erkek oranının bozulduğu zamanlarda kadınların da
talebi olmuştur. Tarım toplumlarının birçoğunda çok çocuklu aile, gücün
simgesi olduğu için, bu toplumlarda kadınların çocuk ve ev işlerindeki
yüklerinin haŞşemesi için kocalarını evlenmeye teşvik ettiği bile
görülmüştür. Unutulmamalıdır ki çokeşliliği yaşayan tek bir erkekken,
kadınlar en az iki kişidir. Evlilik müessesesi de ortak bir istek veya
çıkara dayandığına göre çokeşliliği bir erkek isterken en az iki kadın
da bunu istemiş, kabullenmiş veya çıkarı olmuş demektir. Yani
çokeşliliğin kimi ortamlarda yasaklanmasına bir erkeğe karşı en az iki
kadın karşı çıkacak demektir. Bazıları kadınların isteği olmadan aile
baskısıyla evlendirildiklerini veya daha sonra boşanma hakları
ellerinden alındığı için isteseler de ayrılamadıklarını söyleyebilir.
Bu zulümler bizim konumuz değildir, çünkü bunlar İslam’ın değil erkek
egemen toplumun sonucudurlar. Dinimize göre evliliğe kadın da karar
verir, kadının boşanma hakkı da vardır. Yani kadın, kocası çokeşlilik
yaparsa veya evliliğinde yolunda gitmeyen bir şey olursa kendisi de
boşanabilir. Kadının boşanmasının yasaklanması, kadının evliliğindeki
söz hakkının ailesine verilmesi gibi sonuçlar geleneğin sonucudur,
Kuran’ın dininin değil. Çokeşlilik sadece tarım toplumlarında, Doğu
kültürel ortamında değil Batı Avrupa’da da kimi şartlarda
savunulmuştur. Dünya yakın tarihinin iki savaşının sonucunda oluşan
ortamda bunun sonuçlarını yaşayanlar, İngiltere’nin Daily Mail
gazetesindeki bir makalede kadın sayısının erkeğe oranla çok arttığını
ve çokeşliliğe izin verilmesinin tek çıkar yol olduğunu savunuyorlardı.
1949’da Bonn halkı, hem de sosyal kadın kuruluşları, ilgili mercilere
başvurarak çok kadınla evliliğe izin veren bir maddenin anayasaya
konmasını istiyorlardı. Kadın kuruluşlarının benzer faaliyetleri
Fransa’da da yaşandı. Daha geriye gidersek 1560’da Fransa Meclisi’nin,
Normberete Wastefaya anlaşmasından sonra çok kadınla evlilik konusunda
karar aldığını görüyoruz. Avrupa’da sözde tek hanımla evlilik
uygulamalarını ve savaşlardan sonraki acı tabloları değerlendiren
Avrupalı kadın yazar Annie Beasant ise şöyle demektedir: “Bir tek
kadınla evlilik Batı’da sözde
kalmıştır. Gerçekte sorumsuz bir çok evlilik usulü alıp yürümüştür.
Erkek metresinden bıkınca savar, o da zamanla haŞf kadın halini alır.
Zavallı metresin durumu, çok hanımlı bir aile yuvasındaki mevki sahibi
kadının yanında çok acıklıdır. Sokakları dolduran binlerce zavallı
kadın gördüğümüzde anlıyoruz ki çokeşliliğe izini kötülemek,
Batılıların ağzına hiç yakışmıyor. İğfal edilmiş, sığınılacak bir yer
ve sevgiden yoksun, gayri meşru çocuğu ile ortada, miras hakkından
yoksun, herkesin zevkine kurban olup yaşamaktansa bir erkeğin meşru
hanımlarından biri sıfatıyla sevgi görüp aile yuvasında yaşamak daha
saygındır.” Sorun da biraz buradan kaynaklanıyor, kadınların bir kısmı
kendilerini hep üstüne bir kadın alınan ilk eş gibi görüyorlar. Oysa
Annie Beasant’ın çizdiği tablodaki kadının durumuna düşen de bir
kadındır. Her durumda hanımlardan çokeşliliği çirkin görenler
çoğunluktadır. Onlar çokeşlilik yapmayabilirler, böyle istekleri olan
adamlarla evlenmezler, yapmaya kalkan olursa ondan boşanırlar.
KÖPEK ETİ YEMEK VE ÇOKEŞLİLİK

Daha evvel de dediğimiz gibi çokeşlilik bir serbestiyettir, mecburiyet
değil. Yukarıdaki örnekleri vermemizin nedeni çokeşliliği savunmak
değil, kimi durum, şart ve kültürlerde kadınların da bunu istediğini
göstermektir. Kuran’da yalnız leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası
adına kesilen hayvanların yasaklandığını görürüz. Bunun dışında her
yiyecek helaldir. Bizim sevmediğimiz birçok yiyecek, örneğin köpek eti
helaldir. Fakat bizim sevmediğimiz köpek eti Çin’de sevilen bir yemek
türünü oluşturur. Aynı çokeşlilik gibi bize çirkin gelen köpek eti
yemek bir başka yerde, şartta insanların kabulü olabilmiştir. Dinimizin
yasaklamadığı her şey helal olduğu için bize çok garip gelebilecek bir
çok helal olabilir. Helal dinen yapılmasında günah olmayan davranışları
ifade eder. Yoksa helal dinen makbul olan bir davranışı ifade etmez. Bu
çok önemli noktayı anlamayanlar dini, yasaklamadığı bazı şeyler için,
kendi kültürlerine göre eleştirmeye kalkmış ve böylece değişik
kültürlerde, değişik zamanlarda büyük kolaylık getiren serbestlikleri
anlayamadıklarını göstermişlerdir. Dinimize göre saçımızı yeşile
boyatırsak, bir davete futbol şortuyla gidersek, bir toplulukta sesli
bir şekilde yellenir veya geğirirsek bir günah işlemiş olmayız. Bu
Şillerin günah olmamasının sebebi Kuran’ın hiçbir ayetinin bunları
yasaklamamasından kaynaklanır. Hawai’de şort giyerek düğüne gitmek,
kızılderili kabilelerinde yeşil gibi renklerle kafayı boyamak, kimi
kültürlerde geğirmek, kiminde yellenmek normal karşılanabilir. Kuran’ın
bu Şilleri günah olarak belirtmemesi sayesinde tüm bu ayrı kültürlerde
Müslüman olanlar, kendi kültürleriyle bu noktalarda zıt düşmeden
dinlerini yaşayabilirler. Kuran bu Şillere sahip de çıkmaz, bu Şilleri
tavsiye de etmez. Yani “Din köpek eti yiyin” diyor, “Din düğünlere
şortla gidin” diyor, “Saçınızı yeşile boyayın” diyor, “Yellenin,
geğirin” diyor şeklindeki açıklamalar ne kadar hatalıysa “Çokeşlilik
dinde vardır” şeklinde dine karşı yapılan bir eleştiri, o kadar
hatalıdır. Dinin emri, tavsiyesi ayrıdır, din yasaklamadığı için
serbest olan fiil ayrıdır.

Doğal şartlarda, savaş olmadığı zamanlarda insan nüfusunun bire bir
eşlemeye yakın şekilde kadın ve erkeklerden oluştuğunu görüyoruz. Bu da
tekeşliliğin insanların genelinin tercihi olacağını, çokeşliliğin bir
istisna olacağını tabiat kanunu olarak göstermektedir. Kuran’da Allah,
kadınlar arasında adalet yapamazsak tek bir eşle evlenilmesini söyler.
(4-Nisa Suresi-3. ayet) Böylece kadınlardan birini ön plana alacak,
diğer kadınları sömürecek evlilik modeline yasak getirilir. Bazı
durumlarda ailesi ölen kız çocuklarına miras kalır ve bazı erkekler
evlilik yoluyla bu maddi serveti ele geçirip yetim kızın mallarını
çarçur edebilir. Kuran buna benzer durumları engellemek için Nisa
suresinin aynı 3. ayetinde “Yetimler konusunda adaleti yerine
getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda size helal olan
kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın.” der. Yani Kuran gerekirse
çok evlilik yapılmasını, başka kadınlarla evlenilmesini; fakat hiçbir
durumda yetim kızların hakkına tecavüz edilmemesini söyler. Bu ayet,
gördüğümüz gibi, yetim kız çocuklarıyla ve onların mal varlıklarının
sömürülmesiyle ilgilidir. Çokeşlilik, Kuran’ın geniş serbestiyet
çemberinde yer alır, Kuran’ın tavsiye veya yasaklarından biri değildir.
Çokeşliliği sevmeyen sevmez, yapmayan yapmaz. Kuran, yazımızın başında
dediğimiz gibi ayrı kültürlerin, ayrı zaman dilimlerinin, hem savaş hem
de barış ortamının, hem tarım hem de endüstri toplumunun, hem büyük
devletlerin hem de küçük ada halklarının dinidir. Kuran’ın İslam’ı tek
bir medeniyetin, bir tek endüstri toplumunun, bir tek barış ortamının
dini değildir. Nasıl Emevi ve Abbasi uydurmacıları Kuran dışı
ilavelerle dinimizi kendi kabile ve yüzyıllarına göre dondurup sakalı,
cübbeyi, sarığı dine soktularsa, bazıları da günümüzün görüşlerini dine
sokma arzusundadırlar. Oysa Emevi ve Abbasiler kendi dönemlerinde sakal
bırakıp, cübbe, sarık giyip, çokeşli bir şekilde evlenebilirlerdi.
Günümüzde de sakal traşı olunup, pantolon, ceket, kravat giyilip, tek
eşle evlenilebilir. Her iki ayrı uygulama da İslam’a aykırı değildir ve
yine her iki ayrı uygulama da İslam değildir. Bu değerlerin hiçbiri
İslam’ın zaman üstü değer ve kurallar sistemiyle ilintili değildir.
Oysa Allah’ı tek bilmek, fakirlere yardım etmek, oruç tutmak Kuran’ın
emirleri olduğu için hem Emeviler’i, hem Abbasiler’i, hem günümüzü, hem
de bizden sonrakileri yükümlü kılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Vide
MesajKonu: Geri: Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:27 pm

PEYGAMBERİMİZİN EVLİLİKLERİ

Peygamberimiz’in birçok hanımla evlenmesine ve bunlarla ilgili
anlatılan hikayelere gelince; Kuran’da Peygamberimiz’in hiçbir
hanımının ismi geçmez. Peygamber’in 9 yaşında bir kızla evlendiği de
Kuran’da değil, uydurmalarla dolu hadislerde geçer. Peygamberimiz’in
hanımlarıyla ilgili anlatılanların %99’u hadis kaynaklıdır. Yani bu
hikayeler doğru veya yanlış olsalar da güvenilir değillerdir.
Peygamberimiz’in uygunsuz bir şey yapmayacağı apaçık ortadadır.
Kuran’da Peygamber’imiz için “Bundan sonra güzellikleri ne kadar hoşuna
gitse de evlenmen sana helal olmaz.” (33 Ahzab Suresi 52) diye yasak
getiren ayet bulunmaktadır. Bu ayet inmeden önce diğer inananlar için
helal olan her şey, Peygamber için de helaldi. Bu ayetle diğer
insanlara getirilmeyen bir kısıtlama Peygamber’e getirilmiştir. Ahzab
suresi 28. Ayette ise Peygamberin bir hanımı şayet ondan boşanmak
isterse, boşanmanın maddi bedelini karşılayıp boşaması söylenir. Yani
diğer hanımlar gibi, Peygamber’in hanımları da kendi gönül rızalarıyla
evlenmişlerdir ve istedikleri an nafaka alıp boşanabilmektedirler.
Kendi döneminin şartları, kendi kısmeti ölçüsünde, Kuran’a ters
düşmeden, Peygamber de evlilik yapabilir ve yapmıştır. Bizi alakadar
eden her bilgi Kuran’da mevcuttur. Bunun dışındakilerle din adına
uğraşmak abesle iştigaldir. Peygamberimiz’in elçi sıfatıyla bize
getirdiği Kuran, dinimizi oluşturur. Uydurma hadislerin de karıştığı
kesin olan Peygamberimiz’in özel hayatıysa ancak o dönemde ve o dönemin
şartlarında yaşayarak değerlendirilebilir. Günümüzde hangisinin doğru,
hangisinin yanlış olduğu belli olmayan hadislerle Peygamber’in özel
hayatı hakkında tartışmaya imkan yoktur. Hadis uydurmacılığının
bıraktığı kötü miraslardan biri de bu gereksiz tartışmadır. Kuran’a
dönüş, diğer hastalıkları tedavi ettiği gibi bu yarayı da kapayacaktır.

KADINLARIN ŞAHİTLİĞİ

Kuran’la ilgili gelenekçilerin çarpıttığı konulardan biri de kadının
şahitliği konusudur. Kuran kadın ile erkeğin şahitliğini bir tutar,
hiçbir yerde bir erkeğin şahitliği iki kadına eşittir diye geçmez.
Örneğin zinanın tespitinde 4 şahit gerekir ve Kuran’da bu şahitler 4
kadın veya 2 erkek, 4 erkek veya 8 kadın gibi ifadeler kullanılmadan 4
şahit diye belirtilir. Yani herhangi 4 şahit işlevi görür, kadın erkek
ayrımı yapılmaz. İstisnai, yanlış anlaşılan konu ise Bakara suresi 282.
ayette, vadeli borçlanmalarla ilgili konuda geçer. Bu ayette borçların
yazılması ve yazıcı ile şahitlerin bu görevden kaçmamaları geçer.
Ayrıca ayetin sonunda yazıcıya ve şahitlere zarar verilmemesi gerektiği
geçer. Görüldüğü gibi maddi menfaatlerin söz konusu olduğu bu konuda
şahitlik insanların kaçındığı bir görevdir. Allah da bu kaçınılan
görevi erkeklere yükleyip, iki erkek şahit bulunmasını söyler. Dikkat
edin ayette iki erkek veya dört kadın şahit bulun diye geçmez, direkt
iki erkek şahit bulunulması geçer. Böylece ticaretle daha az uğraşan ve
baskılara karşı daha hassas olan kadın bu kaçınılan vazifeden korunur.
Eğer iki erkek bulunamaz ve bir erkek bulunursa o zaman bir erkek ve
iki kadın bulunması gerekir. Böylece hem şahit sorunu çözülür, hem
olumsuz bir durumun ortaya çıkışı ihtimalinde bir erkekle bir kadının
karşı karşıya kalması önlenip kadın korunur. Ortaya borcun miktarı
konusunda bir yanlış anlama çıktığını düşünelim. İki şahidin farklı
şahitliği durumunda kadın, erkekle karşı karşıya kalacak ve iki
taraftan birinin yalancı olduğunun kesin olduğu bir ortamda yoğun stres
ve baskı altında kalacaktır. Oysa bir erkek, iki kadın şahitle şahit
sayısı üçe çıkınca mesuliyet dağılacağı için şahitlikteki stres
azalacak ve baskı yapmak isteyen art niyetli kimselerin bu sefer iki
kişiden birini değil, üç kişiden ikisini kandırmaları gerektiği için
işleri zorlaşacaktır. Kadınların baskılardan korunmasını sağlayan bu
uygulamayı anlamayanlar; kadını baskılardan koruyup, kaçınıldığı
belirtilen bir mesuliyeti erkeğe yükleyen bu ayeti anlamayarak, bir
erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir diyerek Kuran’ı
çarpıtmışlar ve evvelki uydurma izahlarından kaynaklanan bakış
açılarını bu alana da sokmuşlardır. Oysa bu ayet dışında Kuran’da geçen
diğer şahitliklerde kadın, erkek ayrımı yoktur. Eğer böyle bir ayrım
olsa Allah bunu ya her şahitlikle ilgili ayette belirtir, ya da bir
erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir diye genel bir hüküm
koyardı. Böyle bir hükmün olmaması böyle bir durumun da olmadığını
gösterir. Ticaretle tarihin her döneminde daha az alakalı olan kadın,
ticaretle alakasının azlığı veya baskıya uğraması sonucu doğru
şahitlikten saparsa diğer kadının hatırlatması sonucu bu zorluğu
aşabilir ve mesuliyeti paylaşıp mesuliyetini azaltır. Ayette “Yazana
da, şahitlik edene de zarar vermeyin. Yapacak olursanız doğru yoldan
sapmış olursunuz.” şeklindeki ifadeyi şahide ve yazıcıya yapılan
baskıyı ve bu bağlamda ayetin mantığını anlamak için gözönünde
bulundurmamız gerekmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Vide
MesajKonu: Geri: Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:27 pm

KADINLAR DÖVÜLÜR MÜ?

Kuran’da geçen kadınla ilgili en yanlış anlaşılan ayetlerden biri de
Nisa Suresi 34. ayet olmuştur. Bu ayeti iki yazardan alıntılarla
inceleyelim. Prof. Yaşar Nuri Öztürk şöyle demektedir: “Bu ayet
erkeklerin mutlak anlamda üstünlüklerinden değil, varlık yapılarındaki
bir farklılıktan bahsediyor. O da erkeklerin kadına “kavvam” yani
koruyucu, kollayıcı, gözetici olmalarıdır. Ne var ki Kuran ayetlerini,
kadını horlamak için pervasızca tevil eden ve sürekli anlam
kaydırmaları yapan çoğu müfessirler bu kavvam kelimesini hakim,
yönetici gibi Kuran’daki kullanımına uymayan anlamlar vererek erkek
despotizmine gerekçe yapmışlardır. Aynı ayetteki “fadribu” kelimesi
Kuran’da kullanılan anlamlarından yalnız bir tanesiyle kayıtlanmış ve
emirden hep dövmek çıkartılmıştır. Bütün tevillerini ve yorumlarını
kadın aleyhine yapan yaklaşımlardan zaten başka bir şey beklenemezdi.
Oysa ki, kelimenin diğer anlamları ayetin amacını ve düzenlenen konunun
maksadını çok daha doyurucu biçimde önümüze koymaktadır. İşin esası şu
ki, Kuran birçok yerde sergilediği kelam mucizesini burada da
sergileyerek, bir tek kelimeyle birkaç alternatiŞ birden vermiştir.
Biraz teknik detay verirsek şunları söyleyeceğiz: “Fadribu” emrinin
kökü olan “darb” kelimesinin 30’a yakın anlamından en önemlileri
“vurmak, dövmek, huruc(çıkmak), zehab(gitmek) ve dolaşmaktır”. (Bakın
İbn Mansur, Lisanul Arab, Darb Maddesi) Durum bu olunca konumuz olan
ayetteki emri bu anlamların muhtemel olan herbiriyle değerlendirmek
gerekmektedir. Buna göre emri aynı zamanda ifal kalıbından da
anladığımızda ifade ettiği manalar şunlar olur. 1- Onları evden çıkarın
, 2- Onları bulundukları yerin dışına gitmek zorunda bırakın, 3- Onları
dövün. Kuran böylece içinde bulunulan duruma ve karşılaşılan şartlara
göre bu üç seçenekten birinin kullanılmasını istemektedir. Ve dikkat
edilirse ilk iki seçenek düzenlenen konuda sonuç almak bakımından hem
insan psikolojisine hem de hukuk mantığına daha uygundur.” (Yaşar Nuri
Öztürk, Kuran’daki İslam, sayfa 552-554)

Dr. Edip Yüksel ise aynı ayetin yanlış anlaşılması ile ilgili şu
izahları yapar: “Ayette geçen (erricalü kavvamune alennisai) ifadesinin
erkekler kadınları gözetir, yahut kadınların geçiminden sorumludur
biçiminde çevrilmesi gerekirken gördüğüm tüm Türkçe mealler buradan
erkeğin kadınlar üzerinde otoriter olduğu anlamını çıkarmışlardır. Nisa
135’te geçen “kavvam” kelimesine “gözeten, tam yerine getiren, ayakta
tutan” gibi anlamlar veren meallerimiz neden Nisa 34’te geçen aynı
kelimeye “hakim, yönetici” gibi farklı anlamlar vermektedirler. 5,
Maide Suresi 8. ayette geçen “kavvam” kelimesine de aynı şekilde
“gözeten, ayakta tutan” anlamını veren meal yazarlarımız, neden
kadınlar söz konusu olunca kelimenin anlamını değiştirip sertleştirme
ihtiyacı hissetmişlerdir? “Kavvam” kelimesi “kvm” kökünden türer. Bu
kökün türevlerinin geçtiği tüm ayetleri incelersiniz hiçbir yerde
yönetici hakim anlamını bulamayacaksınız. Aynı ayetteki “badehum”
kelimesindeki “ hum” zamirini sadece erkeklere gönderdiğinizde anlam
şöyle olur: “ Allah, erkeklerin bazısını bazılarına üstün kılmıştır.”
Bu anlam kuşkusuz ayetin içinde bulunduğu metinle uyuşmamaktadır. Ancak
“ badehum” kelimesindeki “hum” zamirini erkek ve kadınlardan oluşan
karma bir topluluğa gönderdiğinizde anlam şöyle olur: “Allah,
erkeklerin ve kadınların bazısını bazılarına üstün kılmıştır.”
Türkçe’ye en uygun çeviri şöyle olabilir: “Allah, her birine farklı
yetenekler ve özellikler vermiştir.” Nisa 34 ayetindeki “idribuhanne”
kelimesi “ o kadınları dövün” diye çevrilmiş. Bu kelime üzerinde
incelemeye geçmeden önce karı koca ilişkisi üstüne Kuran’ın bir
değerlendirmesini hatırlatmak isterim. 30, Rum suresi 21. ayette şöyle
geçer: “Kendileriyle rahatlayıp huzur bulasınız diye sizin için
türünüzden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması O’nun
ayetlerindendir. Düşünen bir toplum için bunda işaretler vardır.”
Görüldüğü gibi evliliğin amacı sevgi ve merhamete dayalı huzurdur.
Herhangi Arapça bir sözlüğe bakarsanız bu kelimenin altında uzun bir
anlamlar listesini bulacaksınız. Denilebilir ki “daraba” kelimesi
Arapça’da en zengin anlama sahip kelimedir. Arapça’da parayı Daraba
yaparsın yani basarsın. Nitekim “darphane” Arapça, Farsça bileşimi bir
kelimedir. Arapça’da greve gitmek “Drab” tır. Türkçemizde de vurmak
kelimesi aynı şekilde değişik anlamlarda kullanılır. Tutmak ve çalmak
da öyle. Radyoyu çaldım diyen birisi bu ifadeyle ya hırsızlığını itiraf
eder, ya da radyoyu kullandığını bildirir. Nitekim “idrib” kelimesi de
“çık dışarı” anlamına gelir. Kuzey Afrika’da Arapça konuşanlar hala “
Daraba” fiilinin emir kipini bu anlamda kullanmaktadırlar. Çok anlamlı
bir kelimeyle karşılaştığımızda uygun olan anlamını metnin içeriğini,
kullanış biçimini ve sağduyuyu dikkate alarak seçeriz. Örneğin 13, Rad
suresi 17. ayetindeki “ Daraba” kelimesini açıklamak yerine dövmek
olarak anlasaydık saçma bir sonuçla karşılaşırdık: “ İşte Allah hakkı
ve batılı böyle döver.” Nisa 34’teki “nuşuz” kelimesi de meallerde
şirretlik, itaatsizlik olarak çevrilmiş. Halbuki bu kelime flörtten
başlayarak gayri meşru cinsel ilişkiye kadar uzanan sadakatsizlik ve
iffetsizlik anlamını da içerir. Nitekim Nisa 34 ayetini dikkatle
incelediğimizde bu ikinci anlamın sözün gelişine daha uygun olduğunu
görüyoruz. Nisa 34 ayeti sadakatsiz ve iffetsiz davranan eşine
kocasının nasıl davranacağını öğretiyor. Bu uygunsuz tavrın
başlangıcında koca öğüt vermeli. Eğer kadın başkasıyla şörte devam
ederse kocası yatakları ayırmalı. Eğer bu da yarar sağlamaz ve kadın
işi zinaya kadar götürürse, o zaman kocası onu evden çıkarmalı.
Erkeğini kandırarak evlilik anlaşmasına ihanet eden bir kadını dövmek
nihai bir çözüm olamaz. Ancak ondan ayrılmak ameliyat gibi sıkıntılı da
olsa bir çözümdür.” (Dr. Edip Yüksel, Türkçe Kuran Çevirilerindeki
Hatalar, sayfa 13-20)

Yaşar Nuri yorumuyla beraber “ Darabe” köklü kelimeye iki ayrı manasını
çizgiyle ayırarak ayeti çevirir ve uygun mananın düşünülüp,
araştırılmasını mealinde bize bırakır.

Erkekler, kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah
insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler
mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar
saygılıdırlar. Allah’ın kendilerini koruduğu gibi gizliliği gereken
şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz
kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve
nihayet onları evden çıkarınĞbulundukları yerden başka yere gönderin.
Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa onlar aleyhine başka bir yol
aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

4 Nisa Suresi 34 Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk çevirisi

Edip Yüksel ise yukarıda alıntıladığımız açıklamalarından sonra
ayeti şöyle çevirir:

Erkekler kadınları gözetmekle yükümlüdür. Zira Allah, herbirine farklı
yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden
sorumludur. Erdemli kadınlar (Allah’ın yasasına) boyun eğer ve Allah’ın
korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsa
korurlar. Onur ve namusları konusunda endişe duyduğunuz kadınlara öğüt
verin, yataklarınızı ayırın, nihayet onları çıkarın. Ancak sizi
dinleyip vazgeçerlerse onlara karşı bir yol aramayın. Allah yücedir,
büyüktür.

4- Nisa Suresi 34 Dr. Edip Yüksel’in çevirisi
KADIN VE MİRAS

Kuran’ı bütünsel olarak değerlendirmemek yüzünden kadınlarla ilgili
yanlış anlaşılan diğer bir konuysa miras meselesidir. İlk anlaşılması
gereken mesele, Kuran’a göre mal, para v.b.’nin paylaşımında önceliğin
vasiyette olduğudur. Kuran’ın bu açık hükmünü geleneksel İslamcılar
“Varise vasiyyet yoktur.” şeklinde uydurma bir hadisle ortadan kaldırma
cüretini göstermişlerdir. Kuran’a göre önce vasiyet ve borçlar
halledilir. 5-Maide suresi 106. ayette, 2-Bakara suresi 180. ayette
vasiyet yapılmasının söylendiğini görebiliriz. 4-Nisa suresi 11. ve 12.
ayette de Allah tavsiye ettiği paylaşmayı anlatırken, bu paylaşmanın
vasiyet ve borçların halledilmesinden sonra olduğunu söyler. Kadın ve
erkek mirasını incelerken Kuran’ın tüm sistemi içinde para akışını,
maddi ilişkileri anlarsak mirastaki paylaşmayı daha iyi anlarız.
Kuran’a göre erkek evlenirken kadına mehir verir. (Mehir kadına
verilir, kadının ailesine değil) Kuran mehirin miktarını belirtmediği
için örneğin maddi ihtiyaç halinde olan, evini yurdunu terkedip
evlenecek olan kadın yüksek mehir olarak ev, araba v.b. isteyebilir.
Koca adayıyla bu mehirde anlaşırsa evlilik olur. Yok kadının durumu
iyiyse ve böyle bir mehire ihtiyacı yoksa mehir bir yüzük, bir hediye,
bir takı v.b. de olabilir. Kuran mehirin uygun bir tarzda verilmesini
ister, miktarını belirlemeyerek birçok konuda oluşturduğu esnek ortamı
burada da oluşturur. Mehir iki tarafın üzerinde anlaştığı bir
miktardır. Fakat her durumda erkekten kadına bir maddiyat transferi
mehirle gerçekleşir. Ayrıca Kuran’a göre erkek, kadının ve çocukların
geçimini üstlenir. Eğer boşanma olursa çocukların masraşarı, anne
çocuğu emziriyorsa annenin de masraşarı, Kuran’a göre erkeğin
yükümlülüğündedir. Yani Kuran’a göre erkek hem mehirle hem de karısının
ve çocuklarının masraşarını karşılamakla kadına yüklenmeyen bu
masraşardan sorumlu tutulur. Dul kalan kadınların ise aldıkları mehir
ve diğer varlıkları geçinmelerine yeterli değilse, ihtiyaçları varsa
uygun tarzda geçindirilmeleri Allah’tan korkan herkesin
vazifesidir.(2-Bakara suresi 241) Görüldüğü gibi erkeğin parası, maddi
varlığı sürekli bölünür ve üzerinde birçok sorumluluk vardır. Buna
karşı Allah, erkek çocuğa, kız çocuğunun iki katı miras önerir.(4Nisa
suresi 11) Miras ile ilgili teferruatlar Nisa suresi 11.,12. ve 176.
ayette okunabilir. Mirasçı olan anne, baba ise mirastan ikisi de altıda
bir olarak eşit hisse alırlar. Görüldüğü gibi Allah erkeğin malını
böleceği, iş kurmak için sermaye gerekeceği yaşlarda kız kardeşinin iki
katı önermektedir. Fakat çocuğu ölen anne ve babalarda böyle
endişelerin olması pek muhtemel değilken önerilen miras her birine hem
erkek babaya, hem kadın anaya altıda birdir. Kimi insanların şu anda
devir böyle, artık kadınlar da çalışıyor, oğlumun hanımı da, kendi de
zengin, kızımın kocası da kendisi de fakir gibi kendi özel şartlarını
ifade eden durumları oluşabilir. Daha evvel de dediğimiz gibi Kuran’da
aslolan vasiyettir, tüm bu miras dağıtımları vasiyet ve borçlardan geri
kalan içindir. Kişilerin bu tarz özel durumları, özel istekleri varsa
vefat etmeden kızlarına bırakacakları vasiyetle oğullarıyla mirası
dengeleyebilir ve Kuran’ın izin verdiği bu esneklikten
yararlanabilirler. Bu konuda da gördüğümüz gibi sorun Kuran’a şartlı
yaklaşımlarda ve Kuran’ı bütün olarak kavramaya çalışmamaktadır. Yoksa
Kuran her konunun en mükemmel şekilde çözüleceği şartları sağlamıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Vide
MesajKonu: Geri: Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:28 pm

BİRBİRİMİZİN GİYSİLERİYİZ

Kuran’ın kadın-erkek ilişkisi hakkındaki hükümlerinde bir yanlış anlama
da cinsel ilişkinin tarlaya tohum ekmeye benzetilmesini anlamama
yüzünden olmuştur. 2-Bakara suresi 223. ayette “Kadınlar sizin
tarlanızdır, tarlanıza dilediğiniz şekilde varın.” şeklindeki
açıklamayla, cinsel ilişkinin her şekilde yapılabileceği, bu konuda
hiçbir kısıtlama olmadığı anlaşılır. Bu ayet her şeyi kısıtlamaya
meraklı gelenekçilerin cinsellik alanını da kısıtlamaya çalışması
önünde set olmuş bir ayettir. Bu ayete rağmen Erzurumlu İbrahim Hakkı
gibi bazı gelenekçiler (27. Bölüm’de göreceğiz) cinsellik alanında
hangi gün cinsel ilişki yapılabileceğine kadar teferruatlar ve
yasaklamalar ile insanların cinsel hayatlarına da burunlarını
sokmuşlardır. Oysa ayet cinselliği sınırlayıcı görüşleri yıkar. “Tarla”
kelimesinin Türkçe’de kulağa kaba gelmesi bizi aldatmamalıdır. Eğer
“tarla” sözcüğü kulağınıza kaba geliyorsa “ürün alma alanı” şeklinde
bir tamlamayı ayette aynı yere koyun: “Kadınlarınız sizin ürün alma
alanınızdır. O halde ürün alma alanınıza dilediğiniz şekilde varın.” Bu
deyim uzun anlatımlı olsa da ayetin Arapçasının aynı manasını verir.

Toprağa tohum bırakılınca canlı olan Şdanı netice verir, hanımın içine
eşinin spermlerini bırakmasıyla evliliğin Şdanı olan çocuk ortaya
çıkar. Bu yüzden bu benzetme insanları düşünmeye sevkeden, gereksiz
yasaklara set çeken çok güzel bir benzetmedir. Kuran’da bu tip
düşündürücü güzel benzetmeler sıkça yapılır. Başka bir ayette de
kadınla erkek birbirlerinin giysileri olarak tanıtılırlar.

Onlar sizin giysileriniz, siz de onların giysilerisiniz.

2-Bakara Suresi-187
KURAN’IN İSLAMI’NA GÖRE KADININ YERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bu bölümün başında uydurma hadisler ve mezhepler aracılığıyla
bedeviliğin kadına bakışının nasıl dine sokulup, kadının; seyahat
edemez, evde oturmaya mahkum, hiçbir yönetici sıfatı olmayan, erkeğe
itaati farzlaştırılan, sesini bile erkeğe duyurmaması gereken, kalktığı
yere bile soğumadan oturulamayan.... bir konuma getirildiğini gördük.
Bu zihniyetin oluşturduğu kafa yapısının, Kuran’ın izahlarını
çekiştirmesi ve uydurma hadislerle karıştırması sonucu oluşan yanlış
anlamaları bunun ardından inceledik. Böylece mezheplerin, geleneklerin
uydurmalarla dolu İslam’ından, zihnimizi arındırmanın, Kuran’ı tam ve
sağlıklı anlamak için en önemli şart olduğunu kavradık. Sadece ve
sadece Kuran’a giderek kadının yerini anlamaya çalıştığımızda sağlıklı
sonuca varacağımıza eminiz.

Allah’ın bir kısmınızı bir kısmınızdan üstün kıldığı şeyleri isteyip
durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay, kadınlara da kendi
kazandıklarından bir pay vardır.

4-Nisa Suresi 32

Ayetten de anlayacağımız gibi kadının erkeğe, erkeğin de kadına üstün
olduğu alanlar vardır. Bir cinsin diğerine her alanda üstünlüğünü
savunmak veya her iki cinsin her alanda eşitliğini iddia etmek
yaratılışın kanunlarıyla, aklın gerekleriyle çelişen iddialardır.
Eşitlik sloganlarıyla erkeğe çocuk doğurtmaya, kadına savaşta
erkeklerle aynı vazifeleri yüklemeye kalkıp her iki cinsin
farklılıklarını iyi değerlendiremezseniz her iki cinse de zulmetmiş
olursunuz. Her iki cinsi de yaratan Allah, her iki cinsin
farklılıklarını ve bu farklılıklara rağmen (aynı zamanda farklılıklar
sayesinde) nasıl ahenkle bir arada olacaklarını (2-Bakara suresi 187.
ayetin belirttiği gibi nasıl birbirlerinin elbiseleri gibi
olacaklarını) en iyi şekilde bilir. Yine Kuran’ın mucizevi anlatımıyla
sorarsak: “Yaratan yarattığını bilmez mi?” Elbetteki Yaratan
yarattığını bilir ve her şeyi bilen yaratıcı, mesajı Kuran’da kadın-
erkek ilişkilerini de her şeyi olduğu gibi en mükemmel şekilde
düzenlemiştir. Bu düzenlemelerdeki mükemmeliyet kimi zaman bir hüküm
getirilerek, kimi zaman ise hüküm getirilmeyerek olmuştur. Kuran’ın her
döneme, kültüre, zamana ve topluma uyumu böylece sağlanmıştır. Kuran’ın
hüküm getirmesi gibi, gerekmeyen konularda hüküm getirmemesinin
mucizeliğini kavrayamayan gelenekçi, mezhepçi, kökü Emevi ve Abbasilere
dayanan zihniyet; bugün gördüğümüz dejenerasyonu ne yazık ki İslam
adına ortaya çıkarmış ve geniş kitlelere “İslam budur” diye
yutturmuştur.
ÜSTÜNLÜK CİNSİYETTE DEĞİL, İYİ FİİLLER GERÇEKLEŞTİRMEDE

Kuran’ın genel zihniyetinin ve bedevi zihniyetinin mantıklarının
temelini anlarsak; Kurani izahla, uydurma izahları daha rahat ayırt
edebiliriz. Bunun yanında her izahı Kuran’dan teker teker inceleyerek
konuyu siz de araştırabilirsiniz. Örneğin Müslim’deki namazı kadının,
kara köpeğin ve domuzun bozduğuna dair izahı ele alalım. Böyle bir
izahı duyduğumuzda (Kuran’ın temel zihniyetine aykırı olduğunu
bilmemize rağmen, iyice tetkik edip tam bir malumata sahip olmak için)
Kuran’da böyle bir izahın olup olmadığını araştırırız. Kuran
çevirilerinin arkasındaki Şhristlerde abdest, kadın, köpek,domuz gibi
kelimeleri taramamız işimizi kolaylaştırır. Kuran’da bu izahı
bulmamamız bu izahın uydurma olduğunu ilan edebileceğimiz manasına
gelir. Üstelik Kuran’dan abdestin sadece tuvalete gidince alınması
gerektiğine dair izahı buluşumuz ve Allah’ın hiçbir şeyi unutmadığı,
Kuran’ın her detayı verdiğine dair ayetleri hatırlamamız bu kanaatimizi
şüphesiz kılar. Kuran’da, Allah’tan olmayan bir hükmü Allah’ın hükmü
gibi gösterenlerin zalim olduğu söylenir. Şimdi gelenekçi İslamcılara
sorularımıza devam edelim. Siz bu abdesti kadın, köpek, domuz bozar
izahını yapan Müslim’in ve benzerini yapan Buhari’nin, bu izaha dayanan
mezheplerin zalim olduğunu kabul ediyor musunuz? Eğer kabul
etmiyorsanız, bu izahın doğru olduğunu mu kabul ediyorsunuz? Eğer her
ikisini de kabul etmek gibi mantıksal bir çelişkiye düşüyorsanız;
mezhep imamlarının, Buhari’nin, Müslim’in Allah’a yalan olan
göndermelerde bulunup yeni dîni hükümler oluşturduklarında bu
hatalarının affedildiğine dair özel bir af olduğunu mu iddia
ediyorsunuz?

Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim iyi Şiller gerçekleştirirse
onlar cennete girecek ve onlar bir çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar
bile haksızlığa uğramayacaklardır.

4-Nisa Suresi 124

Erkek olsun, kadın olsun, her kim inanmış olarak iyi fiiller
gerçekleştirirse onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız ve onların
karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle mutlaka veririz.

16-Nahl Suresi 97

İslam’a göre asıl hayat ahiret hayatıdır. Dünya hayatı kısa bir
yolculuk, ahiret ise asıl varılacak yerdir. Gerek yukarıdaki ayetler,
gerek diğer ayetlerde erkek veya kadın olmanın değil, iyi Şiller
gerçekleştirmenin üstünlük sebebi olduğunu görüyoruz. Kadının doğuştan
dezavantajlı olduğunu, cehennemin çoğunluğunu oluşturduğunu iddia eden
zihniyet; tüm bu ayetlerle, yani Kuran’la, yani Allah’ın diniyle
çelişir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com

Kuran’ın dininde kadın-uydurulan dinde kadın

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RADYOMUZ YAYINDA ! :: Manevi Diyarımız :: Manevi Diyarımız :: Genel Konular -
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar