RADYOMUZ YAYINDA !
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RADYOMUZ YAYINDA !

Duygularınızı Paylaşabileceğiniz Nezih Bir Ortam
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Dini uydurmacılıkta emeviler, abbasiler ve diğer tarihi sebepler

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Dini uydurmacılıkta emeviler, abbasiler ve diğer tarihi sebepler Vide
MesajKonu: Dini uydurmacılıkta emeviler, abbasiler ve diğer tarihi sebepler Dini uydurmacılıkta emeviler, abbasiler ve diğer tarihi sebepler EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:53 pm

EMEVİLERİN PEYGAMBERİMİZİN TORUNLARINI ÖLDÜRMELERİ

Aynı Emeviler Hz. Ali’ye karşı olan düşmanca tutumlarını, Hz. Ali’nin
oğulları ve Peygamberimiz’in torunları olan Hasan ve Hüseyin’e karşı da
göstermişlerdir. Mesudi’nin anlatımlarına göre Hasan kendisini rakip
gören Muaviye tarafından zehirletilerek öldürülmüştür. Hasan’ın
karısını bu zehirleme işinde kullanan Muaviye ise ölüm haberini alınca
şarkılar söyleyerek, kendisini ibadete verip siyaset sahnesinden
çekilmiş olan Hasan’ın ölümüne çok sevinmiştir. Hasan’ın kardeşi
Hüseyin ise Kerbela olayında Muaviye’nin oğlu Yezid tarafından
öldürülmüştür. Kaynaklar Yezid’in nasıl Hüseyin’in ölüsüne bile saygı
göstermediğini ve Hüseyin’in kesik başını sopayla didikleyip alay
ettiğini anlatırlar. Hasan ile Hüseyin’in kız kardeşi Zeynep ise halkın
ayaklanmasına ön ayak olur korkusuyla yaşadığı yerden sürülmüştür. Tüm
bunları yapan, Peygamber torunlarının katilleri olan Emeviler, ne yazık
ki tüm bunları yaparken din için, dinin hayrına yaptıklarını savunacak
kadar yüzsüzdüler.

Burada bu olayların teferruatına girmek ve bu savaşlardaki suçluyu
göstermek şeklinde malumu ilan etmek istemiyoruz. Yapmak istediğimiz
bugün ortaya çıkan dini tablonun, Kuran’ın dinine ilaveler yapan
hadislerin, mezheplerin ilk kaynağı olan Emeviler’in ne kadar
güvenilir(!) olduğunu göstermektir. Bu dönemde uydurulan hadisler daha
sonra Abbasiler zamanında (kendi dönemlerinin uydurmalarını da
ekleyerek) hadis kitaplarına dönüştü. Bu hadisler, mezheplerin
oluşturduğu İslam’a temel oldular. Bu şahıslar halifeliği babadan oğula
geçen bir saltanata dönüştürdüler. Bu halifelerin çoğunun nezaretinde
mezhepler ve hadis kitapları oluştu. Peygamber torunlarının
katillerinin halife olduğu, yönetici olduğu bir yapıda oluşturulan bu
mezhepler ve bu hadisler güvenilir olabilir mi? Tabi ki hayır. Fakat
Sunni İslamcıların çoğu Sıffın savaşını bir içtihat (tercih) hatası
gibi göstermekte, Emevi saltanatını temize çıkartmaya çalışmaktadırlar.
Böylece kendi inanç sistemlerini kuran kişileri, dolayısıyla kendi
inançlarını aklamaya çalışmaktadırlar. Oysa güneşin balçıkla
sıvanamayacağı gibi, Emeviler’in yanlış uygulamaları da örtbas
edilemez. Emevi dönemine kadar ne saltanata dönüştürülmüş halifelik
vardı, ne de Kuran dışında bir dini kaynak. Peygamber’imiz ve 4 Halife
dönemindeki sade yaşantının saray ihtişamlarına, debdebeye, şölenlere
dönüşü, dini liderliğin paraya ve güce çevrilmesi, halifeliğin aile içi
saltanata dönüştürülüp balığın baştan kokmaya başlaması bu devire
rastlar. İçki alemleri ve yaptırdıkları saraylarla meşhur olan bir çok
Emevi halifesinin yanı sıra Velid gibi Kuran’dan hoşuna gitmeyen
ayetlerin okunması üzerine Kuran’ı hedef yapıp ok yağmuruna tutanlar da
halife olmuştur.(Bakın Mesudi 3/228, İsfahani 7/49, İbnul Esir 5/290)

Hadisler ilk kez işte bu dönemde yazılmaya başlandı. Fakat bu yazım
işleminde hadislerle, kıssalar ve görüşler karışıktı. Emeviler
döneminde hadislerin yazıldığı bilinse de, bu dönemden elimize geçen
bir hadis kitabı yoktur. Kütüb-i sitte (altı en meşhur hadis kitabı)
daha sonra Abbasiler döneminde yazılmıştır. Bu dönemde toplanan
hadislerde Emeviler’in köprü, hatta kaynak olduğunu düşünürsek
(Abbasilerin uydurmalarını yok saysaydık bile), hadis konusunda bu
kadar vahim bir tablonun ortaya çıkış sebebini anlarız.

Şimdi gelin karar verelim; Kuran yeterli olduğunu kendisi anlatırken,
Peygamber kendi hiçbir sözünü yazdırmamışken, dört halife döneminde de
aynı şekilde Kuran dışında bir kaynak oluşturulmamışken, Peygamber
torunlarının katillerinin saltanatları döneminde temeli atılan hadis ve
mezheplere itibar edelim mi, yoksa sadece Kuran’a mı itibar edelim?
Kendi görüşünü doğru çıkartmak yerine, Kuran’ın gerçek isteğini bulmaya
çalışanların, geleneklerine kapılmamaları şartıyla Kuran dışında hiçbir
kaynağa itibar etmemeleri gerektiğini anlayacaklarına inanıyoruz.
ELBİSEYİ TERS GİYENLER

Hz. Ali’nin Emeviler için söylediği şu güzel vecizesi Emeviler’i çok
güzel tarif etmektedir: “Bunlar da din elbisesi giyiyorlar, ama ters
çevirerek giyiyorlar.” İşin en aldatıcı yanı işte buradadır. Din adına
ortaya çıkan mezheplerin sistemi, kendilerini gerçek din diye
yutturmuştur. Ve ne yazık ki o zamandan dine ilave edilenler bugün de
din zannediliyor. Bir deli kuyuya taş atmıştır, kırk akıllı onu
çıkartmakta zorlanmaktadır. Sorun İslam’ın kendisinde değil, İslam’ı
ters giyenlerdedir. En şık elbise bile ters giyilince nasıl sahibini
maskara yapıyorsa, İslam’ı ters giyenler de aynı şekilde kendilerini
maskara yapmışlardır. Ne yazık ki bazı saf bilgisizler ile ard
niyetlilerse İslam maskara oldu sanmakta veya öyle göstermeye
çalışmaktadırlar. Oysa kabahat elbisede değil, onu ters giyendedir.

Emevi zulmünü anlatmaya bu kitap yetmez, bizimse amacımız bu değildir.
Allah istese Kuran’ı daha kalın bir kitap yapar ve şu anda
istediklerine ilave söyleyecekleri varsa ilave ederdi. Allah Kuran’ı bu
kalınlıkta yaptığına göre, eksiksiz ve fazlasız bizden istedikleri,
bizi sorumlu tuttuğu bu kadardır. Allah’a şükür ki Allah kendi dinini
Kuran’da bildirdi ve bizi Emeviler gibilerin yeniden din yazmasına,
birilerinin hadis seçmesine, falancanın mezhep oluşturmasına muhtaç
bırakmadı.

EMEVİLERLE BAŞLAYAN UYDURMACILIK SONRA DA SÜRDÜ

Emeviler ile en önemli atağı yapan uydurmacılık, doruk eserlerini
Abbasiler döneminde vermiştir. Her şeye rağmen hem Emeviler döneminde,
hem Abbasiler döneminde Kuran dışı dini kaynak oluşturulmasına karşı
çıkanlar olmuştur. Hatta kimi Abbasi halifelerinin hadisçiliğe ve aklı
dışlayıcılığa şiddetle karşı çıkan Mutezile ekolüne tabi oldukları
bilinmektedir. Fakat yönetici kadrolara sonradan hakim olan Sunni
görüş, resmi görüş olarak halka kabul ettirilmiştir. Böylece Abbasi
döneminin sonuna gelmeden Sunnilik, karşı görüşleri tasŞye ederek, uzun
yıllar sürecek olan saltanatını kurmuştur. Emeviler’den aldıkları
miras, gördüğümüz gibi bu fikir yapısında en önemli kaynaktır. Fakat
uydurmacılık burada önemli bir seviyeye gelse de bitmiş değildir.
Sonraki devirlerde yaygınlaşacak olan tarikatlarda, Hint mistik
kültürüyle ve diğer kültürlerin etkisiyle gelen çilecilik, soŞlik,
tarikatçılık, kendi kendine azap çektirme ve bundan medet umma da
Kuran’ın verdiği zihniyeti tahrif etmekte rol oynamıştır.(Tarikatlar
hakkında teferruatlı bilgi için 15. Bölümü okuyun)

İslam’ın tarihin ilerleyen sürecinde gelişmesiyle dinin yeni bağlıları,
İslam’ın etkisine girmelerine karşın çoğu zaman eski kültürlerinin
etkisinden de kurtulamamışlardır. Örneğin Türkler’in İslamlaşmasında
tarikatçı yapıların dervişlerinin, soŞlerin etkisi vardır. Türkler’in
Şaman geçmişlerindeki Şaman babalarını aşırı yüceltmelerinin
paralelliğini bu soŞlerin bağlı oldukları şeyhlerine aşırı bağlılıkta
görmeleri, birçok Türk’ün asırlarca dini tarikatçı yapılarda
yaşamasının köklerini oluşturdu. Böylece Hint mistik kültürü ve Şaman
kültürünün de izlerini taşıyan tarikatlar ve tasavvuf, Türkler’in dini
yaşantısında önemli bir yer tuttu. Günümüzde de etki ve gücünü sürdüren
bu tarikatların dine ilaveleri ve şeyhlerini aşırı yüceltmeleri gibi
tehlikelerden kurtuluşun reçetesi, sadece ve sadece Kuran’a
sarılmaktır. Önceki zamanlarda uydurma hadis ve mezhepleri, sonra
yabancı kültür ve zihniyetleri İslam’a sokan zihniyet daha ileriki
tarihlerde ise fetva, içtihad adı altında dine ilavelerine devam etti.
Osmanlı’yı örnek olarak alırsak, padişahların kardeşlerini
öldürebilecekleri şeklinde fetva (hem de Kuran’ın açık ayetleriyle
çelişen, büyük günah olmasına rağmen) din adına, dinin başı olan
şeyhül-İslam’ın verdiği bir fetvaydı. Şapka giyenin kafir olacağına
dair fetva verip şapka devriminde birçok kimsenin asılmasına sebep olan
da yine sözde bir din adamıydı. Matbaayı din adına yasaklayıp bu
görüşlerine içtihad veya fetva gibi başlıklar atan, bu kararlarını
hadis gibi, mezhep gibi dinin bir parçası yapanlar da din alimi
etiketli şahıslardı. Tüm bunlar üst üste, yan yana geldi ve aydınlık
Kuran’ın mesajı yerine insanların uydurdukları felaket bir sistem
insanlara din diye sunuldu ve hala da sunulmaktadır. Çözüm ise basit:
Kuran’ı ele alıp, din diye sunulan bu uydurmaları bir kenara bırakmak.
Yani üretileni (insansalı) bırakıp, indirilmiş olan Kuran’ı (Allah’tan
olanı) rehber edinmek.
EMEVİLER DÖNEMİNDE YAZILMIŞ BİR KİTAP: İRCA

Emeviler dönemindeki siyasal ortamda Hz. Ali ile Hz. Osman’ın
karşılaştırılması, Muaviye ve Hz. Ali hakkında tartışmalar, karşı
tarafı kafir ilan etmeler yayılmıştı. Bu ortamda siyasi olarak belli
bir pozisyon alan kişilere karşı bazı kişiler kimin kafir, kimin mümin
olduğu konusunda sessiz kaldılar. Bu kişiler “Kimin mümin, kimin kafir
olduğunu Allah bilir” şeklindeki yaklaşımlarıyla kimin haklı olduğunun
ahirette belli olacağını iddia ediyorlar, siyasi olarak bir pozisyon
almıyorlardı. Doğrunun anlaşılmasını ahirete erteledikleri için bu
şahıslara “Mürcie” yani “Erteleyici” denildi.

Mürcie’nin fikirleri ilk olarak “İrca” yani “Erteleme” kitabında
kendini gösterir. Bu kitap hicri 60’lı yıllarda; Emeviler’in son
döneminde yazılmıştır. Yani bu kitap bilinen ünlü bir çok hadis
kitabından 200 yıl önce yazılmıştır. Hadis kitaplarından en erken
yazılanı bile bu kitaptan çok sonradır. Bu kitaptaki izahları
okuyanlar, İslam’ın ilk asırlarında dini sadece Kuran’dan anlama
mantığının yaygınlığına bir örnek daha bulurlar. Emevi ve Abbasi dönemi
Kuran’ın yanına ilave kaynakların konulmaya başlandığı asırlar olsalar
da, Kuran’dan uzaklaşılıp Hadisçi dinin siyasi otoritenin desteğiyle
tam hakimiyeti ancak Abbasi döneminin sonlarında olmuştur.

İrca kitabında Hasan bin Muhammed Kuran’ı Kuran’ın kendisinden
alıntıladığı şu ayetlerle anlatır: “Kuran Allah’ın katından kendi
ilmiyle indirdiği (11 Hud Suresi 14; 4 Nisa Suresi 166), muhkem kıldığı
(22 Hac Suresi 52), sonra da ayetlerini uzun uzun açıkladığı (11 Hud
Suresi 1, 6 Enam Suresi 55,97,98,126; 7 Araf Suresi 52, 174; 9 Tevbe
Suresi 11) Her taraftan gelebilecek saldırı ve noksanlıklardan koruduğu
(15 Hicr Suresi 9, 17) yüce bir kitaptır. Allah bu kitapta (14 İbrahim
Suresi 45; 30 Rum Suresi 58) ibret alınacak şeyleri açıkladı (3 Ali
İmran Suresi 13) ve onu iyiyi kötüden ayırt edici (25 Furkan Suresi 1;
8 Enfal Suresi 29) karanlıktan aydınlığa çıkarıcı (14 İbrahim Suresi 1)
ve yol gösterici (2 Bakara Suresi 2), sapıklıktan hidayete ulaştırıcı
(4 Nisa Suresi 131) kıldı.” Hasan bin Muhammed’e göre Kuran’ın
inmesiyle Allah’ın nimeti tamamlandı, ibadetler en son halini aldı.
Allah’ın vasiyetleri böylece kaydedildi ve Allah sünnetini uyguladı.
Bundan sonra öğüt verme bitmiştir. Kuran’da emredilenlere itaat
konusunda söz alınmıştır. İşte bu kopmak bilmeyen sağlam bir kulptur.
Allah bu Kuran’ı kendi hükmünün geçerli olduğu ve kullarına uymayı farz
kıldığı bir kitap yaptı. İnsanlığa bundan sonra düşen görev onu
ezberleyip koruyarak başkasına ulaştırmaktır. Onu ihmal edip
kaybedenden, onun dışında hiçbir şey kabul edilmeyecektir. Hasan bin
Muhammed Kuran’ın dışında bir vahyi reddettiği için insanların
bilmediği gizli bir vahiy ve gizli bir ilimle hidayete erdiklerini
iddia eden Sebeiler’i düşman ilan etmiştir. (Bakınız; İrca Kitabı,
sayfa 20-24 ve Türkler’in İslamlaşma Sürecinde Mürcie ve Tesirleri,
sayfa 72, Doç. Dr. Sönmez Kutlu)

İrca kitabında tek bir hadise yer verilmeden yukarıdaki izahların
yapılması, İrca kitabının yazarının bugün seslendirdiğimiz fikirlerle
aynı temel mantığa sahip olduğunu göstermektedir. Gerek Mürcie’nin
fikirlerini seslendiren bu kitap, gerek Hariciler’in hadisçilere cephe
alması, gerek Mutezile’nin aklı kucaklayıp, hadisleri dışlayan
yaklaşımı; Abbasi siyasi otoritelerinin hadisçi, mezhepçi dini anlayışı
resmi görüş olarak zorla kabul ettirdiği döneme kadar hadisçi, mezhepçi
dinin gördüğü dirençlere örnektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com

Dini uydurmacılıkta emeviler, abbasiler ve diğer tarihi sebepler

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RADYOMUZ YAYINDA ! :: Manevi Diyarımız :: Manevi Diyarımız :: Genel Konular -
Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar