RADYOMUZ YAYINDA !
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RADYOMUZ YAYINDA !

Duygularınızı Paylaşabileceğiniz Nezih Bir Ortam
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh Vide
MesajKonu: Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:24 pm

Arapça’da “nesh” kelimesine silme, ortadan kaldırma anlamları verilir.
Mensuh ise silineni, ortadan kalkanı ifade eder. Geleneksel İslâmcılar
Kuran’ın içinde nasih ve mensuh olduğunu, bir kısım Kuran ayetlerinin,
diğer bazı Kuran ayetlerini iptal ettiklerini iddia etmişlerdir. Hatta
hadislerin bile Kuran’ın ayetlerini iptal edebileceğini söylemişlerdir.
Sonuç olarak Kuran ayetlerinin bir kısmı hadisler aracılığı ile iptale
kalkışılmıştır. Dine bir çok ilaveler yapmakta kullanılan hadisleri
Kuran’a eş koşulmuştur diye eleştirirken böylelikle hadislerin Kuran’ın
üstüne çıkarıldığına da şahit olmaktayız. Mezhep kitapları nasih ve
mensuh için dört şart ileri sürmüşlerdir.

1- Hükmü kaldıran nasih olmalı

2- Hükmü kaldırılan mensuh bulunmalı

3- Nasih mensuhtan sonra gelmeli

4- Her ikisi arasında açık çelişki olmalı

Eldeki kaynakları incelersek Kuran ayetlerinin hangi tarihte, hangi
sırayla indiğine dair herkesin ittifak ettiği bir sıra olmadığını
görürüz. Hadis rivayetinde ise; hangi hadisin, hangi ayetten önce veya
sonra söylendiğini belirten bilgiler belirsizdir. Nasih-mensuh
iddiasını incelediğimizde asıl yapılanın dinin mezhep imamlarının
insafına, görüşüne bırakılması olduğunu görüyoruz. Mezhep imamı neyin
nasih, neyin mensuh olduğunu belirler. Böylece nasih mensuh sihirli
değneğini eline alan mezhep imamı, Kuran’ın hükmünü iptal edebilecek
güce de kavuşur. Yani nasih-mensuh ile dini oyuncağa çevirmenin sonucu;
mezhep imamlarının dindeki otoritesini sağlamlaştırmak ve mezhep
imamlarının “din kurucusu” konumunu pekiştirmektir. Daha önce
gördüğümüz gibi, mezhep imamları on binlerce çelişkili uydurma hadisin
içinden istediğini seçerek zaten dinde istedikleri tasarrufu
yapabilmektedirler. Nasih mensuh ise mezhep imamlarının gerektiğinde
Kuran’ın hükmünü de aşabilmelerini sağlamaktadır. Böylece mezhep imamı,
Kuran ve hadisin üstünde bir yerde duran ve dilediği kaynaktan
dilediğini seçme veya iptal ettirme yetkisini taşıyan kişi olmaktadır.
Sırf Allah’ın tekelinde olan dine, uydurma hadislerle sanki Peygamber
de ortakmış gibi bir hava verilmiştir. Fakat sonuçta on binlerce
hadisten dilediğini seçme ve nasih-mensuh sihirli değneğini istediği
gibi kullanma yetkisine sahip olan mezhep imamları Peygamber’in, hatta
Allah’ın üstünde bir konumla dini oluşturma yetkisini ellerine
almışlardır. Bu tahrifatı yapanlar, Kuran’ın şimdi göreceğimiz bir
ayetinin manasını kaydırarak bu zihniyetlerini temize çıkarmaya
kalkışmışlardır. Önce ayeti görelim, sonra inceleyelim.

Biz daha hayırlısını, ya da bir benzerini getirmedikçe bir ayeti
(delili,belgeyi,işareti) neshetmeyiz (silmeyiz, yürürlükten
kaldırmayız) veya unutturmayız.

2- Bakara Suresi 106
AYET KELİMESİNİN KURAN’DAKİ MANASI

Kuran’da kullanılan “ayet” kelimesi Allah’ın varlığının ve
söylediklerinin ispatı olan her şey için kullanılır. Türkçe’de belge,
mucize, delil, işaret, Kuran ayeti şeklinde ifadesini bulan her şey
Arapça’da “ayet” olarak tanımlanır. Kuran’a göre Allah’ın yarattığı her
şeyde, bitkilerde, insanda, eski kavimlerin başlarına gelenlerde, gece
ile gündüzde “ayet” ler vardır.(Türkçemiz’de ayet kelimesinin sadece
Kuran ayetleri manasında kullanılması yanlış anlamaya zemin hazırlayan
nedenlerden biridir.)

Bazı çevirilerde Arapça’da hiç geçmemesine rağmen “hüküm” kelimesi de
yukarıdaki ayetin çevirisine ilave edilip “ayetin hükmü” şeklinde
çeviri yapılıp, sanki ayetlerin hükmü neshedilebiliyormuş gibi bir hava
verilmeye çalışılmıştır. Oysa Kuran’da geçen “ayet” kelimesine
baktığımız vakit çok ilginç bir kullanım şekli olduğunu görüyoruz.
“Ayet” kelimesinin çoğul şekli olan “ayat” kelimesi tüm Kuran’da
mucize, belge, delil, işaret, Kuran ayetleri manasında kullanılır.
Fakat “ayat”ın tekil ifadesi olan “ayet” kelimesi Kuranın hiçbir
yerinde Kuran ayeti manasında kullanılmamıştır. Tekil olan “ayet”
kelimesinin geçtiği şu ayetleri inceleyip söylediğimizi
gözlemleyebilirsiniz: [2- Bakara Suresi 106,118,145,211,248,259; 3-Ali
İmran Suresi 13,41,49,50; 5- Maide Suresi 114; 6- En’am Suresi
4,25,35,37,109; 7- Araf Suresi 73,106,132,146,203; 10- Yunus Suresi
20,92,97; 11- Hud Suresi 64,103; 12- Yusuf Suresi 105; 13Ra’d Suresi
7,27,38; 15- Hicr Suresi 77; 16- Nahl Suresi 11,13,65,67,69,101; 17-
İsra Suresi 12; 19- Meryem Suresi 21; 20Taha Suresi 22,47,133; 21-
Enbiya Suresi 5,91; 23- Müminun Suresi 50; 25-Furkan Suresi 37;
26-Şuara Suresi 4,8, 67,103,121,128,139, 154,158 ,174,190,197; 27- Neml
Suresi 52; 29- Ankebut Suresi 15,35,44; 30- Rum Suresi 58 34- Sebe
Suresi 9,15; 36- Yasin Suresi 33,37,41,46; 37- Saffat Suresi 14; 40-
Mümin Suresi 78; 43- Zuhruf Suresi 48; 51- Zariyat Suresi 37; 54- Kamer
Suresi 2,15; 79- Naziat Suresi 20] Listeden de gördüğümüz gibi, söz
konusu ifade Bakara Suresi 106. ayette “ayet” olarak tekil şekilde
geçtiği için, bu ifadeden Kuran’ın ayetlerini değil Allah’ın kainattaki
delilleri, belgeleri, mucizeleri, işaretleri manasındaki “ayetleri”
anlamak doğru olur. Bu anlaşıldığında, Kuran’ın ayetleriyle
nasih-mensuh oyuncağıyla oynama çabası suya düşer. Zaten Kuran
kendisinde hiçbir çelişki olmadığını ifade ederek bu tarzda uydurmalara
geçit vermemiştir.


KURAN’DA ÇELİŞKİ YOKTUR Kİ NASİH-MENSUH OLSUN

Onlar Kuranı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasının
katından olsaydı, kuşkusuz içinde bir çok çelişkiler bulacaklardı.

4- Nisa Suresi 82

Madem ki Kuranda hiçbir çelişki yoktur, içinde nasih mensuh da olamaz.
Çünkü nasih ve mensuhun temelinde, iki çelişkili ifadenin olması ve bu
ifadelerden birinin diğerini geçersiz kılması vardır. Zaten Bakara
Suresi 106. ayeti anlamak için zahmet edilip de bir önceki ayet olan
Bakara Suresi 105. ayet okunursa, Bakara Suresi 106. ayette daha
evvelki ümmetlere verilen delillerin, belgelerin, işaretlerin
kastedildiği anlaşılır.

Ehli kitaptan Kafirler ve ortak koşanlar, Rabbinizden size bir hayır
indirilmesini istemezler. Ama Allah rahmetini dilediğine özgüler. Allah
büyük lûtfun sahibidir.

2- Bakara Suresi 105

Kuranda “ayetin” yerine “ayetin” gelmesi 16. Nahl Suresi 101’de de geçer:

Biz bir ayeti (delili, belgeyi, işareti) bir başka ayetin (delilin,
belgenin, işaretin) yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirdiğini daha
iyi bilmektedir- onlarsa şöyle der: “Sen yalnızca iftira edicisin”
Hayır onların çoğu bilmezler.

16- Nahl Suresi 101

Bu ayete ve devamına dikkat edersek Peygamber’i, düşmanlarının iftira
edici olarak nitelemesinin sebebi, Kuran’da ayetlerin kendi içinde
birbirini nesh etmesi değildir. Peygamber’in iftiracı olarak
nitelenmesinin sebebi, Kuran’ın Allah tarafından gönderildiğini
söylemesi ve Kuran’daki ayetlerin (belgelerin, delillerin, işaretlerin)
unutulan veya hükmü kalkan ayetlerin (delil, belge,işaretlerin) yerini
almasıdır. Nitekim aynı konuyu anlatmaya devam eden Nahl Suresi’nde iki
ayet sonra 103. ayette Peygamber’e, Kuran’ın bir insan tarafından
öğretildiği iftirasının yapıldığını görüyoruz. Bakara Suresi 106. ayeti
yeniden incelersek yeni “ayetin”, nesh edilen “ayetin” ve “unutulan”
ayetin yerine geldiğini görüyoruz. Ayette neshin yanı sıra unutma Şili
de geçer. Bu nedenle bu ayete dayanarak Kuran’da nesih-mensuh olduğunu
savunanlar, Kuran’da unutulmuş ayetler olabileceğini de iddia etmiş
olurlar. Oysa bu iddia Kuran’ın korunduğunu söyleyen aşağıdaki ayetler
ve Kuran’ın değişmediğini ispat eden matematiksel mucizeler ile
çelişir. (Kuran’daki bu matematiksel mucizeleri “Kuran Hiç Tükenmeyen
Mucize” kitabımızda gösterdik.)

Hiç şüphesiz Zikri (Hatırlatıcı’yı) biz indirdik biz. Onun koruyucuları da gerçekten biziz.

15- Hicr Suresi 8
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com
Admin
admin
admin
Admin


Erkek
Yaş : 51 Kayıt tarihi : 28/12/08 Mesaj Sayısı : 340 Nerden :

Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh Vide
MesajKonu: Geri: Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh EmptyPtsi Ocak 26, 2009 11:24 pm

NESH’İN ARAPÇASI NEDİR?

Kuran’da neshin olmadığını savunan Prof. Dr. Hüseyin Atay silme,
ortadan kaldırma anlamlarının neshin ikinci dereceden anlamları
olduğunu, nasih mensuh nazariyesinden sonra bu manaya ağırlık
verildiğini söyler. Hüseyin Atay’a göre nesh kelimesine Türkçe’de kopya
etme, aynısını yazma, nüsha çıkarma manalarını vermek daha uygundur.
Nitekim dilimizdeki nüsha kelimesi Arapça’daki “nesh” kelimesinden
türeyerek dilimize girmiştir. Bu mananın asıl olduğunu söyleyen Hüseyin
Atay 45- Casiye Suresi 29. ayette “nesh” kelimesinin “Biz sizin için
yaptıklarınızın kopyasını, nüshasını alıyoruz.” şeklinde kullanılmasını
da delil olarak göstermektedir. (Hüseyin Atay - Kurana Göre
Araştırmalar I-III) Hüseyin Atay’ın bu tespiti çok önemlidir, çünkü
neshin bu şekilde manalandırılması halinde; bir Kuran ayetinin başka
bir Kuran ayetinin yerini alması şeklinde manalandırma yapılamadığı
için nasihmensuh oyuncağının dayandırılmak istendiği bu ayetten, bu
sonuç hiç çıkmayacaktır. Gerçi biz “neshin” mezhepçilerin kullandığı
manasını alıp, bu manada kullanıldığı taktirde de mezhepçilerin arzu
ettikleri sonucu çıkartamayacaklarını gösterdik.
NASİH-MENSUH HADİSLERDEN BİLE ÇIKMIYOR

Nasih ve mensuhun Kuran’ın içinde olamayacağını savunan Abdullah Yıldız
ve Şemseddin Özdemir şöyle demektedirler: “Kuran-ı Kerim’den herhangi
bir ayetin neshedilmiş olduğuna dair bir tek hadis rivayet
edilmemiştir. Sahihi Buhari’yi, Sahihi Müslim’i, Ebu Davud’u,
Tirmizi’yi, Nesei’yi, İbn-i Mace’yi, Darimi’yi, Malik’in Muvatta’sını
başından sonuna kadar tetkik eder ve bunlara Zeyd bin Ali Müsnedi’ni,
İbn-i Sad’ın Tabakat’ını, İbn-i Hanbel’in Müsned’ini, Tayalesi’nin
Müsned’ini, İbn-i Hişam’ın Sireti’ni ve Vakidi’nin Meğazsi’ni ilave
ederek hepsinin mufassal bir indeksini vücüda getiren değerli müsteşrik
Vensisk’in eserini ve bu eseri ilavelerle Arapça’ya nakleden Mehmet
Fuad Abdulbaki’nin Meftahu Kûnuzi Elsine’sini tetkik ettim; tüm bu
kitapların nasihten ve mensuhtan bahseden bir tek hadis rivayet
etmediklerine emin oldum.” (Abdullah Yıldız ve
Şemseddin Özdemir, Kuran’ı Anlamak Farzdır, sayfa 92) Yani , daha evvel
içlerinde yüzlerce uydurma girdiği için güvenilmez olduklarını
gördüğümüz hadis kitaplarında nasih - mensuh uydurmasını destekleyecek
izah yoktur. Hadislerin kendi aralarında ve Kuran’la çelişkisinden
kaçanlar nasih-mensuhu bir liman olarak görmüşlerdir. Peki iki hadis
arasında veya hadis ile Kuran arasında çelişki varsa hangi hadisin
diğerinden önce söylendiği nasıl bilinecektir? Böylece hangi hadisin
diğerinin hükmünü iptal ettiği nasıl anlaşılacaktır? En doğru dediğiniz
hadis kitaplarına bakmaya kalksanız, onlar bile hangi hadisin hangi
yılda söylendiğini bildiklerini iddia etmezler. Dini böylece tamamen
mezhep imamının insafına terk etmiyor musunuz? Tek sahibinin Allah
olduğu dini. Dinin tek kaynağı Kuran’dan böyle bir şey çıkamayacağını,
bilakis nasih-mensuhun Kuran’a zıt bir kavram olduğunu bu bölümde
gördük. Tüm bu tezatlara rağmen mezhepçi, gelenekçi İslâmcılar
nasih-mensuhla dini, kendi arzu ve görüşlerine daha rahat
uydurabilecekleri için ortaya korkunç sonuçlar çıkaran bu uydurmaya
sarılmışlardır.

Bu korkunç sonuçların en kötüsü nasih-mensuh ile hadislerin bile
Kuran’ın hükmünü iptal edebileceği iddiası olmuştur. Böylece yüz
binlerce hadisi istediği gibi kullanan mezhep alimleri, altı bin küsür
ayetli Kuran’la oyuncak gibi oynamışlardır. Örneğin “Varise vasiyet
yoktur.” [Ebu Davud Vesaye 6] hadisi ile Kuran’da vasiyet bırakılmasına
dair ayet iptal edilmeye kalkışılmıştır. Oysa Kuran’da aslolan
vasiyettir, arta kalan mallar Kuran’daki tavsiyeye göre dağıtılır. Zina
edenin taşlanarak öldürülmesi gerektiğine dair izah da hadisle Kuran’ın
ayetinin iptal edilmeye kalkışılmasına delildir. Kitabımızın bir
sonraki bölümünde konunun önemine binaen “recm” (taşlayarak öldürme)
konusunu özel olarak işledik. Hadisle, Kuran’ın hükmünün iptal edilmeye
kalkışılması ile ortaya çıkan felakete o bölümü okuyarak tanık
olabilirsiniz. O bölümü okuduğunuzda hadislerle beraber, keçi denilen
bir hayvana da Kuran’ı nesh etme yetkisinin verildiğini göreceksiniz.
Ondan sonra da keçinin yiyerek nesh ettiği ayetin, nesh olmasına
rağmen, Kuran’daki bir hükmü neshedebildiği gibi bir zırva ile
karşılaşacaksınız. (26. bölümü okuyunuz)

İşte bunlar Allah’ın ayetleridir ki onları sana hak olarak okuyoruz.
Hal böyle iken Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi hadise
(söze) inanıyorlar?

45-Casiye Suresi 6

Allah Kuran’dan sonra hangi hadise inanılacağını ayette sorarken,
hadisçiler hadislerle Kuran’ın ayetlerinin hükmünü ortadan
kaldırmışlardır. Hadis Arapça’da “söz” demek olduğu için ayetin
çevirisinde “hadis” yerine “söz” diye tercüme edilirse de doğru olur.
Fakat hadis kelimesinin aynen kullanılması, Kuran’ın hükmünü ortadan
kaldırmaya uğraşmak için kullanılacak kaynağı mucizevi bir şekilde
göstermesi açısından anlamlıdır.
KURAN’I PARÇA PARÇA YAPANLAR

91- Onlar ki Kuran’ı parça parça yaptılar.
92- Rabbine and olsun, onların hepsinden hesap soracağız.
93- Yapmakta oldukları şeylerden

15- Hicr Suresi 91-93

... Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü
inkar mı ediyorsunuz?...

2- Bakara Suresi 85

Kuran’a göre Kuran’ı parça parça yapmak, kitabın bir bölümünü kabul,
bir kısmını göz ardı etmek olacak şey değildir. Oysa nasih-mensuh
oyuncağının elinde Kuran’ın ayetleri nasih ve mensuh diye ikiye
bölünmekte, bir kısım ayetlerin mensuh’tur diye hükmü kabul
edilmemektedir. Oysa Kuran’ın tümü içinde, Allah bölücülüğü kabul
etmez. Yine Kuran’da Allah, Yahudiler’in kelimelerin anlamlarını
kaydırarak dini tahrif etmelerinden, işlerine gelenleri kabul, işlerine
gelmeyenleri reddetmelerinden bahseder. Bakara Suresi 41. ayette
anlatılan bu tablodan ne yazık ki Müslümanlar yeterli dersi alamamış,
Bakara Suresi 106. ayet örneğindeki gibi bazı kelimelerin manasını
kaydırıp Kuran’ı bölük bölük yapma yoluna gitmişlerdir. Çözüm tüm
Kuran’ı tek bir ilave ve eksiltme yapmadan, nasihsiz-mensuhsuz kabul
etmek, yalnız ve yalnız Kuran’a tabi olmaktır.

Geleneksel İslâmcılar her şeyde ayrıldıkları gibi nasih mensuhta da
ayrıldılar. Kimilerine göre iki yüz tane nasih mensuh varken, kimine
göre altmış, kimine göre beş, kimine göre üç nasih mensuh vardır.
Nasih-mensuhta iddia edilen en meşhur beş örneği gösterip, nasih-mensuh
iddiasının geçersizliğini bir de bu şekilde sergileyeceğiz.
MEŞHUR 5 NASİH-MENSUH İDDİASI

1. Hamr: “Hamr” Arapça’da “şarap veya sarhoşluk veren madde” anlamına
gelir. Bakara Suresi 219. ayette “Hamr”ın kötülüklerinin yararlarından
fazla olduğu geçer. Maide Suresi 90. ayette “Hamr” şeytan işi bir
pislik olarak tanıtılır. Nisa Suresi 43. ayette ise sarhoş iken ne
söylendiğinin farkına varılıncaya kadar namaz kılınmaması geçer.
İddiaya göre Maide Suresi 90. ayet diğer iki ayeti nesh etmiştir. Oysa
bu iddia mantıksızdır. Bakara Suresi 213. ayette “hamr” ile ilgili bir
özellik açıklanır; mesela şarabın kalbe faydaları olabilir, fakat
ayette geçtiği gibi kötülükleri daha fazladır. Ayet “hamr”ın
kötülüklerine rağmen, bazı faydalarını vurguluyor, fakat kötülüklerinin
fazlalığını da vurguluyor. Günümüzde de hem namaz kılan hem sarhoş
olabilen kişiler vardır. Demek ki bu kişiler sarhoş olduklarından
dolayı namazı terk etmeyecek yine de kılacaklardır. Fakat namazı sarhoş
oldukları anda kılmayacaklardır. Burada sarhoşluktaki ölçü de ayette
verilmiştir: “Ne söylediğini bilinceye kadar” Anlaşıldığı üzere üç
ayette de çelişki yoktur ve bu ayetlerde nasih-mensuh iddiasında
bulunmak gereksizdir. Tüm ayetlerin bir fonksiyonu, lazım olabileceği
bir durum mevcuttur.

2. Barış ve Savaş: Kuran’da aslolan barıştır. Kuran ayetlerine göre
savaş; Müslümanlar’ın yurtlarından kovulmaları, kendilerine
saldırılması gibi koşullarda ortaya çıkan bir zarurettir. Bu durumlarda
Müslüman savaşın gereği neyse onu yapar. Kuran’a bir bütün olarak
bakıldığında tüm bu söylediklerimiz yerli yerine oturur. Bu yüzden
savaşla ilgili ayetlerin, barışı nesh etmesi tipi bir durum söz konusu
değildir. Müslüman, Kuran’ın genel prensipleri üzerinde barışçı olmaya
çalışır, yine Müslüman Kuran’da belirtildiği gibi saldırıya uğradığı
zaman savaşır. Bunlar çelişki değildir. Bunlar farklı durumların, karşı
tarafın aldığı farklı tavırların gerektirdiği sonuçlardır.

3. Savaşta Mü’min Kafir Oranı: Enfal Suresi 65. ayette Müslümanlar’dan
yirmi sabırlı kişinin iki yüz kafiri yeneceği, yüz kişinin ise bin
kişiyi yeneceği söylenir. Bir sonraki 66. ayette ise Allah’ın
müslümanların zaafını bilip, yükü haŞşettiğini söyler ve artık sabreden
yüz kişinin iki yüz kişiyi, bin kişinin ise iki bin kişiyi yeneceği
söylenir. Bu iki ayet arasında da nasih-mensuhluk bir durum veya bir
çelişki yoktur. Allah arka arkaya iki ayette çizdiği manzarada,
Müslümanlar’ın içinde ne kadar az zaaf olursa o kadar başarılı
olacaklarının dersini vermektedir. Bu ayetlerde bir ayetin diğerinin
yerine geçmesi gereken bir durum, bir ihtiyaç olmadığı çok açıktır.
Ayet kişilerin durumlarının farklılaşması sonucu, alacakları neticenin
de değiştiğini ders verir. Yoksa ayet kişilere bir yükümlülük, bir farz
yüklememektedir ki ayette bir nasih mensuh arama gereği doğsun.

4. Vasiyet: Kuran’da hem vasiyet edilmesi geçer, hem de mirasın nasıl
dağıtılacağı hususunda tavsiye vardır. Nasihçiler mirasın nasıl
dağıtılacağını anlatan ayetlerin, ayetin vasiyetle ilgili bölümlerini
iptal ettiğini söylerler. Üstelik “ Varise vasiyet yoktur.” hadisi ile
de Kuran’ın bu açık hükmü iptal edilmeye çalışılmıştır. Fakat ayetleri
incelediğimizde; kime ne kadar miras bırakılacağını anlatan ayetlerin
sonunda birkaç kere “Bunlar vasiyet ve borç ödendikten sonrası
içindir.” ibaresini okuyoruz. Demek ki Kuran’a göre önce vasiyete göre
mal dağıtımı yapılır ve borç ödenir, sonra arta kalan bir şey olursa
Kuran’da açıklandığı gibi dağıtılır. Kuran’dan çok açık bir şekilde
anlaşılan bu dağıtım şeklini anlayamayanların anlayamamasını sadece
anlamak istememelerine bağlıyoruz.

5. Kıblenin Değişmesi: Peygamber Kuran’da kıblenin ne yönde olduğunu
belirten bir ayet gelene kadar, kendisine putperestlerden daha yakın
olan ve ibadetlerini Kudüs’e dönüp yapan Ehl-i Kitap gibi Kudüs’e dönüp
namaz kılıyordu. 2- Bakara Suresi 144. ayet vahyolunca Peygamber kıble
olarak Mekke’deki Mescid-i Haram’a çevrilmiştir. Peygamber’in Kudüs’e
dönmesini söyleyen bir ayet yoktur ki, çelişki olsun ya da bu hususta
nasih mensuh olsun. Peygamber’in namazda nereye döneceğine dair tek bir
yön, tek bir ayette geçer. O da 2- Bakara Suresi 144. ayettir. Bu ayet
gelmeden önce dönülen yön Kuran’ın bir emri değil, Peygamber’in ve
diğer inananların şahsi tercihiydi. Bu en meşhur nesh örneklerinden
anlayacağınız gibi; nesih diye ortaya atılan iddialar dayanaksızdır. Bu
uğurda ortaya atılan bir çok kuru iddiaya karşı en büyük tahrifat bir
sonraki bölümde göreceğimiz recm konusunda yapılmıştır. Recmi doğru
çıkarmak uğruna Kuran’ın eksik olduğu iddia edilmiş, hem de bu eksiltme
işi keçiye yaptırılmış, üstelik maymunların zina yapan bir maymunu
taşladıkları şeklinde trajikomik hikayeler anlatılmıştır.

Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur.
18- Kehf Suresi 27
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hazandefteri.yetkinforum.com

Dini oyuncağa çevirme: Nasih - mensuh

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RADYOMUZ YAYINDA ! :: Manevi Diyarımız :: Manevi Diyarımız :: Genel Konular -
Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar